Ana sayfa Kültür & Sanat ‘Edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır’

‘Edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır’

120
0

Yazar Ahmet Ümit, “Bir polisiye hikaye anlatarak insanları iyiliğe çağırabiliriz. Çünkü edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır. Bu insan ruhu öyle belirsiz ki her an değişebiliyor. Bunu anlatmak için en iyi yöntem edebiyatta polisiyedir.” dedi.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen “Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019” programı kapsamında “Edebiyatın Peşinde” başlıklı seminere konuk olan Ümit, Türk Edebiyat Vakfı’nda “Komiser Nevzat İstanbul’da” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.

Ümit, yazar olmaya rastlantı sonrası karar verdiğini belirterek, 12 Eylül darbesi sırasında tutuklanan bir arkadaşının olayını raporlaştırırken ortaya bir hikaye çıktığını ve bu hikayenin de 40 farklı dilde okuyucuyla buluştuğunu söyledi.

“Polisiye roman, insan ruhunu en iyi şekilde anlatabileceğimiz bir türdür”

İlk polisiye metninin Tevrat’ta yer alan Kabil’in Habil’i öldürme hikayesi olduğuna işaret eden Ümit, şöyle devam etti:

“Bu hikaye İncil’de de geçer. Aslında bu hikayeden sonra Musa Peygamber’e gelen 10 emirden en esaslısı olan ‘Öldürmeyeceksin.’ emrinin hikayesidir. Bundan sonra ben şunu fark ettim ki, bir polisiye hikaye anlatarak insanları iyiliğe çağırabiliriz. Çünkü edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır. Bu insan ruhu öyle belirsiz ki her an değişebiliyor. Bunu anlatmak için en iyi yöntem edebiyatta polisiyedir. Polisiye roman sadece ‘Katil kim, cinayeti kim işledi, suçlu kim, değildir. İyi polisiye roman insan ruhunu en iyi şekilde anlatabileceğimiz bir türdür.”

Ahmet Ümit, iyi bir polisiye roman yazmanın zorluklarından da bahsederek, “Bence dünyanın en büyük yazarı olan William Shakespeare ‘Hamlet’ ve ‘Macbeth’de cinayeti anlatmış, cinayetten yola çıkarak da insanı anlatmıştır. Shakespeare, insanın ne kadar tuhaf bir varlık olduğunu en iyi anlatanlardan biridir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Romanlarıma diğer yazarlardan farklı olsun diye bu ülkenin tarihini koymaya başladım”

Edebiyatın insanın içindeki kötülükle başa çıkması konusuna yardımcı olduğu yorumunda bulunan Ümit, şunları kaydetti:

“Ben polisiye yazmaya başladığım zaman bu türü küçümsedim. Fakat sonra fark ettim ki polisiye Shakespeare’in, Dostoyevski‘nin yazdığı gibi insan ruhunu anlatmak için inanılmaz olanaklar veren bir tür ve ‘Sen de onlar gibi iyi edebi eserler verebilirsin.’ dedim ve yazmaya başladım. Ardından burnumun ucunda duran bir şeyi keşfettim. Bu ülkenin inanılmaz bir tarihi var. Bu topraklarda çok farklı uygarlıklar var. Hitit İmparatorluğu var mesela. Antik Yunan dünyasına yön veren bir uygarlıktır ve sonra Roma, ardından Doğu Roma, ardından Osmanlı. Yani son derece farklı zengin, çeşitli bir tarihe sahibiz. Bunu fark etmek bir yazar için müthiş bir şey. Demek ki ben sadece polisiye değil, aynı zamanda tarih de yazabilirim.”

Ümit, tarihle polisiye roman türünün birbiriyle benzeştiğini söyleyerek, “Tarihi hep kazananlar yazar. Kazananlar da hep yalan ve yanlış yazar. Hiçbir hükümet, hiçbir kral ‘Ben yenildim.’ demez. Bütün ülkelerin tarihi yalanlarla doludur. Dolayısıyla bize öğretilen tarih gerçek değil, tarihçilerin yazdıklarıdır. Ben de romanlarıma diğer yazarlardan farklı olsun diye bu ülkenin tarihini koymaya başladım. Sadece ‘Cinayeti kim işledi?’ sorusu değil, aynı zamanda bu tarihte ne oldu diye, çünkü buradaki tarih tüm dünyayı ilgilendiren bir tarih.” dedi.

Romanlarına tarihi hikayeleri ekledikten sonra Türkiye’de polisiye tarih roman türünün daha fazla okunmaya başlandığını ve eserlerinin yılda yaklaşık bir milyon satış yaptığını dile getiren Ümit, yüze yakın kitabının 26 dilde yayınlandığını ve tiyatroya, operaya, müzikal bir esere uyarlandığını sözlerine ekledi.

“Kültür ve sanatla insanların kalbine doğrudan seslenebiliriz”

Ümit, söyleşi sonunda “Türk Edebiyatı Yaz Okulu“na ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Yunus Emre Enstitüsü’nün hem yurt içi hem yurt dışındaki birçok etkinliğine ayırım yapmadan katılım sağladığını söyledi.

Bir toplumun değerlerini diğer toplumlara anlatmanın en iyi yolunun kültür ve sanat olduğuna işaret eden Ümit, “Ancak kültür ve sanatla insanların kalbine doğrudan seslenebiliriz. Hakkımızdaki ön yargıları ortadan kaldırabiliriz.” dedi.

Ümit, Yunus Emre Enstitüsü’nün dünyanın her yerinde bir şube açması gerektiğine vurgu yaparak, “Çok daha fazla öğrenciyi ülkemizde ağırlamamız lazım. Ancak bu şekilde amacımıza ulaşabiliriz. Bu yüzden Yunus Emre Enstitüsü’nün çabalarını takdir ediyor ve destek veriyorum her zaman.” ifadelerini kullandı.

Söyleşide öğrencilerden iyi bir etkileşim aldığını da dile getiren Ahmet Ümit, şunları kaydetti:

“Beklentim, edebiyatımıza olan ilginin artmasıdır. Dışarıdan kitap okumak başka bir şey ama yazarından kitabı nasıl yazdığını, ürettiğini görmek farklı bir şey. Türkiye’nin siyasi yapısını, kültürünü yazarın birebir ağzından dinlemeleri, yazarla yüzleşmeleri çok kıymetli.”



Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.