82. Venedik Festivali son buluyor: Bitkilerin iç sesi, doğanın ritmi…
Bu yıl o kadar çok güzel film izledik ki Venedik’te, 2025 seçkilerinin olağanüstü bir düzeye ulaşarak beklenmedik bir zirve oluşturduğunu, en serinkanlı eleştirmenler bile kabul ediyorlar artık.
Bu denli yoğun sinemasal lezzetlerini bir bir tattıktan sonra, farklı boyutlarıyla heyecan uyandıran, derin anlamlar içeren konularıyla da gündemin en karanlık, en acil sorunlarına el atan özgün filmler arasında ödül listesi oluşturmanın güçlüğünden söz ediyorduk ki… Son gün gelen bir film, yarış ortamını daha da kızıştırdı.
Macar sinemasının özgün adı, kadın yönetmen İldikó Enyedi (1955), “Sessiz Dost” adlı filminde, beklenmedik bir şiirsellik içeren yumuşak sinema dili eşliğinde, son derece ciddi bilimsel ve felsefi konulara da el atmış. Aslında, izleyicisini, hemcinslerimize ve içinde yaşadığımız doğanın farklı fertlerine, farklı gözlerle, dikkatle bakmaya davet ediyor herkesi.
Duyamadığımız seslere de kulak vermeye çağırıyor hepimizi. Bitkilerin iç sesinden dem vuruyor, insanoğlunun çatlak seslerine dikkatimizi çekiyor tabii ki bu arada…
ULU BİR AĞAÇ
Duyamadığımız, aslında kulak vermek istemediğimiz birçok şey gibi, genelde pek de umursamadığımız, halbuki temelde varoluşumuzu borçlu olduğumuz ağaçların, çiçeklerin, otların iç sesini dinlemeye, cinsel yaşamlarının bilmediğimiz titreşimlerini duyumsamaya davet ediyor hepimizi.
“Sessiz Dost”, doğanın karmaşık çok renkli görünümü gerisindeki iç ahengin altını ne de güzel çiziyor! Şaşırıp hayran kalıyoruz…
Filmin başkarakteri olan sessiz dostumuz, ulu bir ağaçtır. Çoğumuzun tanımadığı adıyla, Gingko ağacı. Mabet ağacı da denirmiş. Kışın yapraklarını döker, boyu 20 metreyi aşarmış. Uzakdoğu vatandaşıymış.
İldikó Enyedi, bu ansiklopedik bilgileri tamamlıyor: Gingko ağacı yaman bir bir gömzlemcidir de! Kahramanımız, Asya’dan gelip Almanya’ya sığınmış ve burada kök salmayı becermiştir. Bir üniversitesinin bahçesinde büyüyüp serpilmiştir. Yaklaşık 120 yıldır, önünden gelip geçen insanoğullarını (ve tabii ki ilk zamanlar sayıları az olan insankızlarını da) dikkatle gözlemlemektedir. Değişen, dönüşen yanlarını bir araştırmacı titizliğiyle not düşmeyi sürdürmektedir. Biz onun sesini duyamazken, o gözlemlerini bizimle cömertçe paylaşır.
O güzelim gingko ağacı, beyninlerimizdeki nöronların devinimlerini, her zaman bir anlam içerdiğinden kuşku duyduğu kaotik danslarını, dile getirdikleri düşünceleri, sergiledikleri çelişkili alışkanlıkları, her gözlemini kayda geçirip durmaktadır usanmadan.
MİZANSEN USTALIĞI
İldikó Enyedi, “Sessiz Dost” ile beklenmedik bir başarıya daha imza atıyor. Tek sevişme sahnesi bile çekmeden, filmin tek karesinde bile, aralarında Tony Leung ile Léa Seydoux’nun bulunduğu başarılı oyuncularını cinselliklerini hissettirmeye davet etmeden son derece erotik bir film gerçekleştirme cambazlığı, daha doğrusu mizansen ustalığı bu başarının adı.
Bir ağacın da nefes alıp verdiğini bilenler herhalde çoğunluktadırlar. En azından, ormanların havayı temizlediğini duyup öğrenmiştik. Peki ağaçların nefes alma ritmi nedir? Bizler dakikada yaklaşık 16 kez soluk alıp verirken, ağaçlar gün de bir kez nefes alıp verirlermiş.
DİPNOT GEREKSİZ!
Altın Aslan’ın bacaklarını koparıp dört filmi birden ödüllendirmek keşke mümkün olsaydı. İşte, alfabetik sıraya göre kare aslarım (ya da aslanlanlarım): Kaouther Ben Hania, İldikó Enyedi, Yorgos Lanthimos ve François Ozon…
Ancak unutulmasından üzüntü duyacağımız yönetmenler de en azından başka bir kare oluşturuyor: Olivier Assayas, Park Chanwook, Jim Jarmush ve Paolo Sorrentino.
Jokerler de cabası…