22 yıllık eğitim ve istihdam politikalarının sonucu: Umutsuz ve mutsuz gençlik

22 yıllık eğitim ve istihdam politikalarının sonucu: Umutsuz ve mutsuz gençlik

Yükseköğretimde 2024-2025 akademik yılı tamamlandı. Üniversitelerde; öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kronikleşen sorunları çözümsüz kaldı. CHP Yükseköğretimden Sorumlu Milli Eğitim Gölge Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Armağan Erdoğan yükseköğretimde geride kalan akademik yılı Cumhuriyet’e değerlendirdi. Eğitimde fırsat eşitsizliğinin derinleştiğine vurgu yapan Erdoğan, “Ne yazık ki artık Cumhuriyetin fırsat eşitliği sunan eğitim sistemi yerini eşitsizlikleri yeniden üreten bir sisteme bırakmış durumda” dedi. İlk olarak üniversite sınav sistemini eleştiren Erdoğan, “Gençlerin emeğini, umutlarını, gençliklerini bir sınava odaklayan bu seçeneksizlik ve kısır döngü hem gençleri hem ülkenin kaynaklarını heba ediyor. Bütün eğitim sistemi üniversite sınavında iyi bir üniversiteyi kazanmak için çoktan seçmeli testle ölçe değerlendirmeyi yapan, analitik düşünmeyi önemsemeyen, çocuklara bilim, sanat, sporla ilgilenmek yerine ezberi ve test yöntemlerini öğreten bir yapıdan kurtulamıyor. Yani 5-6 yaşında okula başlayan taptaze beyinleri 12 yıl temel ve ortaöğretimde ilk girdiklerinde bir üniversiteye geçebilirlerse 4 yıl üniversitede oyalayıp hiçbir konuda başarısını gösteremeyen hedefsiz, mutsuz bir genç nesle dönüştürüyoruz. Bu böyle devam edemez” ifadelerini kullandı.

‘GEZEMEYECEK, EV ALAMAYACAK’

Öğrencilerin üniversitede yaşadığı sıkıntılara ilişkin konuşan Erdoğan, “2023 verilerine göre, KYK yurtları tüm üniversite öğrencilerinin yalnızca yüzde 23.7’sini barındırabilmektedir. Öğrenci burs miktarı aylık 3 bin lira. Öğrenci; birçok ilde şehir merkezine çok uzak yapılan kampüslere nasıl güvenle ulaşacak? Derslerde gerçekten ihtiyacı olan bilgileri mi öğrenecek yoksa yıllardır değiştirilmemiş aynı ders notlarıyla ve belki hiç profesörü olmayan 3 hocanın olduğu bir bölümde 4 yılını boşa mı geçirmiş olacak?” sorusunu yöneltti. Erdoğan, mezuniyet sonrası için ise “Ya iş bulamayacak ya kamu kurumları için sınavları kazanacak ama mülakatlarda tanıdığı olmadığı için elenecek ya bitirdiği bölümle alakası olmayan bir işte ve düşük ücretle çalışacak ya da yurt dışında iş arayışına girecek. İşe girenler de büyük ihtimalle asgari ücretle işe başlayacak ve geçinemeyecek, barınamayacak, Avrupa’daki yaşıtları gibi tatile ya da yurt dışına gezmeye gidemeyecek, ev alamayacak” dedi.

‘18-29 YAŞ ARALIĞININ YÜZDE 30’U EV GENCİ’

Türkiye’nin Ne Eğitimde Ne İşte (NEET) olan genç sayısında dünyada ilk sıralarda olduğunu açıklayan Erdoğan, “OECD ortalaması yüzde 13 civarındayken, Türkiye’de 2024 yılında 15-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 23’ü, 18-29 yaş aralığında gençlerin yüzde 30’u ev genci durumunda. Gençlerimize nitelikli, parasız, fırsat eşitliğine dayalı bir eğitim de sağlayamıyoruz, hayatlarını onurlu bir şekilde sürdürebilecekleri istihdam imkanları da… Her sabah metroya bindiğinizde mutsuz, karamsar, umutsuz bir insan topluluğu görüyorsunuz ve bunların çoğu ne yazık ki gençlerden oluşuyor. Bu kadar mutsuz ve umutsuz bir gençlik 22 yıldaki beceriksiz eğitim ve istihdam politikalarının bir sonucu” diye konuştu.

‘MAAŞ FARKI 4.3 KATINA KADAR İNDİ’

Akademisyenlerin sorunlarına da değinen Erdoğan, kariyerine ilk başlayan araştırma görevlisinden, kariyerinin en üst aşamasındaki profesöre kadar tüm akademisyenler motivasyonsuz ve mutsuz olduğunu söyledi. Akademisyenlerin Türkiye tarihindeki en düşük maaş seviyesinde olduklarını kaydeden Erdoğan, “Akademisyenler; 2002 yılından beri hızla gerileyen maaşlarla ne kitap alabiliyor ne alanındaki yayınları takip edebiliyor ne konferanslara gidecek mali destek bulabiliyor, ne de rektörlerden teşvik ve ödüllendirme alabiliyor. 2002 yılında profesör maaşı asgari ücretin 9.5 katı iken şimdiki maaşlarla profesör maaşının asgari ücretle farkı 4.3 kat’a inmiştir” dedi. Akademisyenlere gerekli değerin verilmemesinin zincirleme olarak birçok sorunu tetiklediğini belirten Erdoğan, “Eğitimin kalitesi düşüyor, nitelikli, ülkenin ve dünyanın sorunlarını çözmeye yönelik araştırma yapılamıyor, ama en az bunlar kadar önemli bir konu da ‘nitelikli gençlerin artık akademisyen olmayı tercih etmemesi.’ İşte bir ülke için önemli bir beka sorunu da budur” dedi. Akademisyenlerin üniversite yönetimlerinde söz hakları olmadığını belirten Erdoğan, “Hiçbir karar alınırken fikirleri sorulmuyor. Artık başarılı gençler akademisyen olmayı istemiyor. Öyle olunca da akademik topluluğun da niteliği giderek düşüyor” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a üniversite rektörü atama anlamında tam yetki gelmesini eleştiren Erdoğan “Üniversitelerde seçimlerin olmaması herhangi bir kamu kurumunda yöneticinin atama şeklinin değişmesi değildir. Aynı zamanda meslektaş hukukunu, dayanışmasını, birlikte karar verebilmeyi, ortak akılla kurumsal kimliği ve akademik süreçleri yürütmeyi de engelleyen bir durumdur” diye konuştu.

‘BÖYLE BİR SİSTEMDEN BAŞARI ÇIKABİLİR Mİ?’

Erdoğan son olarak şunları söyledi: “Böyle bir yükseköğretim sisteminden başarı çıkabilir mi? Böyle bir sistem akademik özgürlükleri genişletir mi? Böyle bir sistem bilimsel özerkliği, yani akademik kararlara dış müdahalenin olmamasını sağlayabilir mi? Böyle bir sistem gençler neye itiraz ediyor, niçin yurt dışında geleceğini arıyor anlayabilir mi? Bunu değiştirmek ve ülkemizin demokratik, eşitlikçi, katılımcı ve kapsayıcı, ekonomik olarak kalkınmış bir ülke olmasını sağlamak zorundayız.”