Eski Yunanistan Maliye Bakanı Guardian’a yazdı: Neden Marx’a daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz?

Eski Yunanistan Maliye Bakanı Guardian’a yazdı: Neden Marx’a daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz?

Yunanistan’ın eski Maliye Bakanı ve ekonomist Yanis Varoufakis, 3 Temmuz’da The Guardian’da yayımlanan makalesinde, çöken ekonomiler ve yükselen popülist dalgalar karşısında tek gerçek çıkış yolunun Marksist düşünceyi yeniden ele almak olduğunu savundu.

Kapitalizmin evrildiği ‘teknofeodal*’ düzende, bireylerin yalnızlaştığını, işlerinden ve benliklerinden koparıldığını belirten Varoufakis, ‘dijital çağda dahi Marx’ın analizlerinin güncelliğini koruduğunu’ vurguladı.

Londra’da bu hafta düzenlenen Marksizm Festivali’nde konuşmacı olarak yer alacak olan Varoufakis, makalesinde hem tarihsel örnekler hem de günümüz sorunları üzerinden genç neslin hissettiği yabancılaşmayı** irdeledi.

Kimlik politikaları ve algoritmaların yarattığı toplumsal felç durumunu Marx’ın fikirleriyle analiz eden Varoufakis, çözümün ‘sosyalist değerlerin yeniden canlandırılması’ olduğunu belirtti.

TEKNOFEODALİZM EVRESİ

Sözlerine, “Beni çılgına çeviren saf kötülük değil,” diyen genç bir kadından alıntıyla başlayan Varoufakis, asıl sorunun ‘iyilik yapma kapasitesine sahip kişi ve kurumların insanlığa zarar vermesi’ olduğunu belirtti.

Öte yandan, bu tespitin onu Marx’a götürdüğünün altını çizen Varoufakis, “Marx’ın kapitalizmle sorunu, yalnızca sömürücü olması değildi. Asıl mesele, ilerici görünmesine rağmen insanı yabancılaştırmasıydı” ifadelerini kullandı.

Varoufakis’e göre, önceki sistemler kapitalizmden daha baskıcı olabilir; ancak hiçbir sistem altında insanlar, bugünkü kadar emeğinden ve çevresinden kopmamıştı. Özellikle kapitalizmin teknolojik evrimi olan ‘teknofeodalizm,’ insanları cihazlara boğarken yaşam kalitesini düşüren, bireyleri izole eden yeni bir düzene dönüştü.

Bu bağlamda, “Yeni teknolojik araçların bolluğuyla ters orantılı bir yaşam kalitesine sahip, yalıtılmış bireylere dönüştürüldük,” diyen Varoufakis, bu düzenin gözetim kapitalizminden de öte, ‘daha derin bir sömürü ilişkisi yarattığını’ savundu.

MARX’IN GÖÇMEN İŞÇİLERLE İLGİLİ MEKTUBU

Göçmen işçilerin, yerli işçilerin ücretlerini düşürdüğü yönündeki tartışmaların da gençleri ikilemde bıraktığını belirten Varoufakis, Marx’ın 1870 yılında New York’taki yoldaşlarına yazdığı mektuba dikkat çekti.

Marx bu mektubunda, Amerikalı ve İngiliz işverenlerin, İrlandalı göçmenleri yerli işçilere karşı kullanarak emeği böldüğünü kabul ediyor; ancak sendikaların göçmenleri dışlamasını da ‘kendi ayaklarına sıkmak’ olarak değerlendiriyordu.

Varoufakis, “Çözüm göçmenleri dışlamak değil, onları da örgütlemektir,” diyor ve şöyle devam ediyor, “Eğer sorun sendikaların zayıflığı ya da kemer sıkma politikalarıysa, çözüm günah keçisi yaratmak olamaz.”


ADİL ÜCRET YETMEZ, SİSTEMİ DÖNÜŞTÜRMEK GEREKİR

Sendikaların ücret artışları talep etmesini olumlu bulan Varoufakis, Marx’ın sözleri üzerinden, ‘adil ücret’ idealinin yeterli olmadığını şu şekilde ifade etti:

“Sendikalar, sermayenin hak gasplarına karşı direnç merkezleridir. Ancak yalnızca sistemin etkileriyle savaşıp sistemi değiştirmeyi hedeflemezlerse başarısız olurlar.”

O halde, sistem nasıl değişmeli?

Varoufakis’in Marx’tan ilhamla verdiği yanıt net:

“Her çalışanın bir paya ve bir oy hakkına sahip olduğu, mülkiyetin kolektifleştirildiği yeni kurumsal yapılar…”

ZİHİNLER ÜZERİNDE İŞLEYEN ‘YENİ SÖMÜRÜ’

Varoufakis’in yazısının en dikkat çekici bölümlerinden biri de “bulut sermaye***” tanımı. Akıllı telefonlardan algoritmalara kadar uzanan dijital altyapının yeni bir sermaye biçimi haline geldiğini belirten Varoufakis, bu araçların yalnızca verilerimizi değil, düşünce biçimlerimizi de yönlendirdiğini şu sözlerle ifade etti:

“Bu sistem yalnızca fiziksel zenginliği özelleştirmiyor, aynı zamanda zihinsel kapasitemizi – dikkatimizi, belleğimizi, kararlarımızı – sistemli biçimde sömürüyor.”

Ve son söz, yine Varoufakis’ten geldi:

“Zihnimize bireysel olarak sahip olmak istiyorsak, bulut sermayeye kolektif olarak sahip olmalıyız.”

KAVRAMLAR

* Yabancılaşma: Marx’ın tanımladığı kavramdır. İnsanların emeğinin ürünlerinden, iş süreçlerinden, doğalarından ve kendi kendilerinden koparılmasıdır. Kapitalist sistemde işçi, ürettiği şey üzerinde kontrolü olmayan, emek verdiği süreçten kopuk bir varlık haline gelir.

** Teknofeodalizm: Kapitalizmin günümüzde teknoloji, finans ve devletin işbirliği ile oluşturduğu yeni aşamasıdır. Burada ekonomik güç, fiziksel mülkiyetten çok dijital ve bilişim altyapısının kontrolü üzerinden yürür. Bu sistemde bireyler, klasik feodal dönemdeki serfler gibi dijital efendilerin denetiminde yaşar; özgürlükleri sınırlanır.

*** Bulut Sermaye: Dijital ortamda yer alan, fiziksel olmayan sermaye varlıklarıdır. Örneğin, büyük teknoloji şirketlerinin sahip olduğu veri merkezleri, yapay zeka algoritmaları, yazılım ve dijital platformlar. Bu sermaye türü, insanların zihinsel faaliyetlerini ve davranışlarını yönlendirme gücüne sahiptir.