Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör adayı olmak isteyenlerin YÖK’e başvuru süresi tamamlandı: Tek amaç ‘yıkım’ı durdurmak

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör adayı olmak isteyenlerin YÖK’e başvuru süresi tamamlandı: Tek amaç ‘yıkım’ı durdurmak

Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, 4 yıl önce 17 öğretim üyesinin meslektaşlarından ön onay alarak rektörlük için aday olduklarını anımsatarak “Başvuru sürecini yürüttüğü söylenen YÖK hiçbirimizi mülakata bile çağırmamıştı ve üniversitenin yüzde 95’inin istemediği Naci İnci rektör atanmıştı. Sonucu ortada. Yapılan tahribatı verilen zararı biz her gün izliyoruz, er ya da geç herkes görecek ve anlayacak” dedi.

EN BÜYÜK KÖTÜLÜK

Üniversitelere şu an yapıldığı biçimde rektör atamanın, Türkiye’nin geleceğine, Türkiye’nin gençlerine yapılabilecek en büyük kötülük olduğuna dikkat çeken Prof. Zenginobuz şöyle devam etti:

“150 civarı devlet üniversitesine tek bir kişi, öğretim üyelerinin rızasını almadan, hatta görüşünü sormadan atıyor. Ortada kriter yok, kimin nasıl bir değerlendirme süreci yürüttüğü belli değil. YÖK üniversitelerden uzakta, Ankara’da rektör belirleme süreci için bir sekretarya yürütüyor gibi görünüyor. Ama ne yaptığı anlaşılmıyor. Nasıl bilecek YÖK ya da tek seçici kim uygundur, kim üniversiteyi iyi ve adil yönetir, kim ileri taşır bir üniversiteyi? Tüm bu olumsuzluklara rağmen ve de bir yerde bu olumsuzluklara dikkat çekmek üzere, geçen defa ön onay almış bir üniversite mensubu olarak 4 yıl sonra yine aday oldum. Geçen defaki 17 kişilik gruptan yine epeyce sayıda arkadaşımızın da aday olduğu görülüyor. Yapılanların kabul edilmediğini ve karşı durmaktan vazgeçilmeyeceğini gösteriyor bu. Olur da atanırsam, öncelikle özgür ve özerk üniversite koşullarını yeniden tesis ederek Boğaziçi’ni erişme potansiyeli olduğundan hiçbir zaman kuşku duymadığım dünyanın en iyi 100 (hatta 50) üniversitesi arasına sokacak patikaya yerleştirmek için gereken her şeyi yapacağım.”

ŞİMDİ NE OLACAK?

Bundan sonraki süreçte ne olacağını herkesin merakla beklediğini söyleyen Prof. Dr. Zenginobuz, “YÖK, e-Devlet aracılığıyla bir internet sitesi üzerinden başvuruları elektronik olarak aldı. Son 6 ayda çekilmiş fotoğraflarımızın da istendiği başvuru formunda yer alan birtakım soruları doldurduk. Normal olarak bu şekilde ön başvurular alındıktan sonra mülakata çağırma diye bir şey vardır. 4 yıl önce 17 kişimizin hiçbiri çağrılmadı. Ön elemeyi geçemedik hiçbirimiz herhalde. Olabilir tabii ama mülakata çağrılmış başka hiç kimse de tespit edemedik. Bakalım bu defa mülakat olacak mı, mülakata çağrılanımız olacak mı? Ne kadar sürede atama yapılacağına dair de bir düzenleme yok. Rektörün hemen atandığı da görüldü, 3-5 ay atanmadan vekaletle devam edildiği de görüldü. Anayasa Mahkemesi’nin şekilsel zorlamasıyla çıkarılmış ama yine esastan anayasaya aykırı, hikmetinden sual olunmaz ‘rektörleri cumhurbaşkanı atar’dan ibaret tek satırlık bir kanuna tabi keyfi bir süreç bu. Dört yıl önce kanun dahi olmadan uygulanan keyfiliğin aynısı şimdi sözde kanuni hale gelmiş oldu” dedi.

BARIŞ ORTAMI İHTİYAÇ

Prof. Dr. Taner Bilgiç, üniversitede son dört yılda hayatın olağan akışının dışında çok şey yaşandığına dikkat çekerek “Bir rektör atandı, görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Üçü kurum içinden seçilmiş biri dışarıdan atanan dört dekan görevden alındı, kurum dışından gelen bir dekan istifa etti, bir genel sekreter getirildi sonra görevden alındı, lisansüstü enstitü müdürlükleri ve yönetim kurullarına üniversitede tek tez yönetmemiş kişiler atandı, daire başkanları ve şube müdürleri sürekli değiştirildi, öğrenci ve öğretim üyelerine açılan soruşturma sayıları rekor kırdı, emekli öğretim üyeleri ve mezunların kampüse girişleri yasaklandı. Üniversitenin hasarları geri döndürecek barış ortamına ihtiyacı var” dedi.

Prof. Dr. Cem Say da rektör olması halinde yapacaklarını şöyle anlattı:

LİYAKAT VE ÖZERKLİK

“Üniversitemizde son yıllarda gördüğümüz ve ‘yıkım’ olarak özetlenebilecek süreci durdurup okulu yine bildiğimiz Boğaziçi haline getirmek hayalim. Atanırsam liyakat ilkeleri gözetilmeden yapıldığı izlenimi veren işlemleri gözden geçirmeyi, yasaya aykırı şekilde boş bırakılan kurul üyelikleri için kanunun öngördüğü seçimlerin yapılıp kurulların gerektiği gibi demokratik temsiliyet niteliğine kavuşmasını ve okulun kurullara dayalı yönetişim düzenine dönmesini sağlamayı düşünüyorum. Bir de, anayasa emri olan ‘üniversite özerkliği’ esası kurumun tepe yöneticisinin kurumun rızası olmadan orada oturmasına elvermediği için meslektaşlarımdan güvenoyu istemeyi, alamazsam da gereğini yapmayı düşünüyorum.”

‘MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri imzasıyla yapılan açıklamada nitelikli, özerk, özgür ve demokratik bir üniversite hedefi için mücadeleden vazgeçilmeyeceği vurgulandı. Açıklamada, “Bizler, demokratik ve katılımcı bir yönetim modelini ve özerk üniversite idealiyle uyumlu rektör belirleme süreçlerini nitelikli bir üniversitenin asal ve vazgeçilmez unsurları olarak gördüğümüzü hatırlatırız. Kamuoyu önünde bir kez daha vurgulamak isteriz ki liyakat, şeffaflık ve katılımcı üniversite ilkelerini benimsemeyen ve en önemlisi göreve geldiği anda üniversite bileşenlerinden güvenoyu talep etmeyen ve alamayan bir rektöre itirazımızı sürdüreceğiz” ifadeleri kullanıldı.