Tarihin en ilginç mesleklerinden biri: Şeytanın avukatı
Tarih boyunca toplumların farklı inanç ve kültürlerinde ortaya çıkan meslekler arasında “Şeytanın Avukatı” özel bir yere sahip. Orta Çağ’dan itibaren Katolik Kilisesi’nin aziz ilan etme sürecinde görev yapan bu kişiler, adayın kusurlarını ve günahlarını ortaya çıkarmakla yükümlüydü. Görevleri gereği “karşı argüman” üretmeleri, bu mesleğe hem ilginç hem de tartışmalı bir ün kazandırdı.
AZİZLİĞE GİDEN ZORLU YOL
Katolik inancına göre bir kişinin “aziz” ilan edilebilmesi için olağanüstü dini bir yaşam sürmüş olması gerekiyordu. Ancak bu süreç, sadece övgülerle değil aynı zamanda eleştirilerle de yürütülürdü. İşte burada devreye “Şeytanın Avukatı” girerdi. Latincede Advocatus Diaboli olarak bilinen bu avukat, adayın geçmişini sorgular, olası günahlarını ve tartışmalı yönlerini ortaya koyardı.
GÖREVİN ÖNEMİ
Bu uygulama, Kilise’nin aceleyle aziz ilan etmesini engellemeyi amaçlıyordu. Çünkü kutsal mertebeye yükseltilen kişilerin, toplum için örnek teşkil etmesi gerekiyordu. Şeytanın Avukatı, “en ufak bir kusur bile gözden kaçmasın” diye karşıt savlar üretir, adayın gerçekten azizliğe layık olup olmadığını sorgulardı.
NEDEN “ŞEYTANIN AVUKATI”?
Kilise’nin kutsal bir sürecinde sürekli karşı çıkmak zorunda kalan bu avukatlara, halk arasında “Şeytanın Avukatı” denildi. Çünkü görevleri gereği hep “olumsuz” tarafı temsil ediyor, adeta şeytanın bakış açısını dile getiriyorlardı.
MESLEĞİN SONU
Papalık, 1983 yılında yapılan düzenlemelerle bu unvanı resmi olarak kaldırdı. Ancak “Şeytanın Avukatı” kavramı, günümüzde mecazi anlamda yaşamaya devam ediyor. Artık bir tartışmada zıt görüşü savunan veya eleştirel yaklaşan kişiler için bu deyim kullanılıyor.
GÜNÜMÜZE YANSIMASI
Bugün “Şeytanın Avukatı” kavramı; akademiden siyasete, iş dünyasından hukuk sistemine kadar birçok alanda, eleştirel düşüncenin ve karşıt argüman üretmenin önemini vurgulayan bir metafor olarak varlığını sürdürüyor.