Eylem ve cemaatler arası temaslarla Selefilik yükseliyor: Hizburtahrir ve Ebu Hanzala grubu
Hizbuttahrir ve Ebu Hanzala grubu ortaklaşa Başkent Ankara’da Gazze için eylem düzenledi ardından da işbirliği için cemaatlerle görüştü. Söz konusu cemaat diplomasisi sürerken, Selefilik çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Hilmi Demir ve araştırmacı Emre Gürbüz’ün raporu bu sürecin perde arkasını ortaya çıkardı. İkilinin raporunda; Hizbuttahrir’in “İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımın yarattığı öfke ve kızgınlığı kullanarak kendisini diğer İslami STK ve örgütlerin üst, ana çatısı olarak kabul ettirmeye” çalıştığı ve “içeride muhalif bir dini kanat oluşturarak sosyal taban tutmayı” amaçladığı bildirildi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile basın danışmanı Yıldıray Çiçek’in “Yeni bir paralel yapı” ve “Hiç kimse, birilerinin hücresel hesapları uğruna ülkenin milli kadro genetiğini değiştirmeye kalkışmamalı” sözlerinin yankıları sürüyor. Gazetemiz Cumhuriyet ise “Yeni paralel yapılar” yazı dizisiyle söz konusu yapıları mercek altına alarak, olası tehlikeyi gözler önüne seriyor.
Cumhuriyet en son; 2000’deki Beykoz operasyonuyla çökertilen Hizbullah terör örgütünün; dernekleşme ve siyasallaşma kapsamında varlığını HÜDA PAR, Alimler ve Medreseler Birliği (İttihad’ul Ulema) ile Peygamber Sevdalıları Platformu (PSP) aracılığıyla sürdürdüğünü deşifre etti. Bu yapının yanı sıra Türkiye’de son zamanlarda terör bağlantılı Hizbuttahrir ve Ebu Hanzala grubu ittifakı ise cemaatlerin kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor.
HİLAFET DEVLETİNİ KURMAK AMACIYLA KURULAN PARTİ: HİZBUTTAHRİR
Türkiye’deki yapılanmasını “Köklü Değişim” adlı dergi örgütü altında sürdüren Hizbuttahrir, Filistinli şeri mahkeme kadısı Muhammed Takiyyuddin en-Nebhânî (1914-1977) tarafından 1953’te Kudüs’te kuruldu. Nebhânî; 1948’deki Arap-İsrail savaşının ardından tüm görevlerinden istifa ederek, Müslümanları İsrail’e karşı örgütlemek amacıyla siyasete girdi. Bu olayın Müslümanların yaşadığı ikinci sarsıntı olduğunu belirten Nebhânî; birinci sarsıntının ise 3 Mart 1924’te Türkiye’de çıkarılan “Devrim Kanunları” kapsamında hilafetin kaldırılması olduğunu iddia etti. Bu kapsamda partisinin hedefini; İslamcı yaşamı toplumda etkin kılmak, tüm İslam devletlerini “Hilafet Devleti” çatısı altında toplamak ve İslam’ı yaymak olarak belirledi.
40 ÜLKEDE ÖRGÜTLENDİ
Günümüzde bu amaçla 40 farklı ülkede örgütlenen Hizbuttahrir, Türkiye’deki çalışmalarına 1959’da başladı. Hizbuttahrir’in ikinci başkanı olan Filistin’li Abdulkadîm Zellûm (1924-2003), o dönem parti başkan yardımcılığı görevini üstlenirken Türkiye’deki çalışmaları yönetti. Zellûm; Türkiye’de ilk olarak o dönemki laik ve cumhuriyet karşıtı kişi ve yapılarla görüşme trafiği başlattı. Bu kapsamda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e deccal diyen Saidi Kürdi ile görüşmek isteyen Zellûm; Saidi Kürdi’nin yaşamını yitirmesi nedeniyle görüşemedi. Ancak Zellûm “siyasal İslam’ın” ideoloğu şair Necip Fazıl Kısakürek’le görüştü.
BAŞBAKAN’A TEHDİTLİ MEKTUP
Örgüt, Türkiye’de faaliyetleri kapsamında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e Eylül 1967’de “Cumhuriyetin son sözünü söylediğine, can çekişmekte olduğuna ve İslâm devleti ve hilâfetin kati surette geri geleceğine dikkatinizi çekiyoruz” ifadelerinin kullanıldığı bir mektup gönderdi. Bu mektubun ardından ise örgüt üyelerine yönelik 1967 ve 1974’te tutuklamalar gerçekleşti. 1980 Askeri Darbesi’nde de örgüt üyelerine yönelik operasyonlar düzenlendi. 1982 Anayasası’na karşı eylemler düzenleyen örgüte yönelik dönemin sıkıyönetim komutanlığınca da operasyonlar gerçekleştirildi ve birçok üyesi tutuklandı. Bunun ardından 1985’te de laikliğe karşı eylemler düzenlemesinin ardından yine dönemin sıkıyönetim komutanlığınca birçok örgüt üyesi tutuklandı ve çeşitli hapis cezaları verildi. 2000’de yapılan Hizbuttahrir operasyonunda ise örgüt üyelerine ilk kez “Terörle Mücadele Kanunu”nu (TMK) kapsamında tutuklama kararları verildi.
YARGITAY’CA 2005’TE ‘TERÖR ÖRGÜTÜ’ SAYILDI
Ancak TMK’ye yönelik 2003’te yapılan değişiklikle “bir örgütün terör örgütü olabilmesi için cebir ve şiddete başvurması” şartının getirilmesiyle birçok hükümlü örgüt üyesi beraat etti. Beraatlerin ardından ise Yargıtay, 2004’te Hizbuttahrir’i “terör örgütü” olarak tanımlayan bir karar aldı. Böylece örgüt ilk kez Türkiye’de terör örgütü olarak nitelendirildi. Ancak bu karar da örgütün Türkiye’deki faaliyetlerini durdurmadı.
HİLAFET KONFERANSINA VALİLİK ENGELİ
Örgüt; İstanbul Fatih Camisi’nin önünde laik ve demokratik cumhuriyete karşı “İslam Ümmetine ve Bilhassa Kuvvet Sahibi Olanlara Bir Nida” başlıklı basın açıklaması düzenledi. Bunun ardından Örgüt, Köklü Değişim Dergisi aracılığıyla 5 Mart 2017’de, “Dünya Hilafete Neden Muhtaç?” başlığıyla İstanbul’da hilafet konferansı düzenlemek istedi. Konferansın çağrı metninde laik cumhuriyet rejimi için “şeytani rejim” tanımı kullanılırken, konferans valilik kararı gerekçesiyle gerçekleşmeden engellendi.
ÜMMET, ŞERİAT VE İSRAİL’LE SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞI
Örgütün yakın zamanda dikkat çeken eylemi ise Ebu Hanzala grubunun yayın organı Tevhid Dergisi ile Başkent Ankara’da 27 Temmuz 2025’te Gazze’deki soykırım için düzenlediği “Sözü Muhatabına Söylemeye Var Mısın?” başlıklı eylem oldu. Eylemde ise Gazze’nin yanı sıra “ümmet”, “şeriat” ve “İsrail’le savaş” çığırtkanlığı yapıldı. “Mehmetçik Gazze’ye” pankartının açıldığı eylemin sonunda okunan basın açıklamasında; Türkiye’nin İsrail’le savaşa girmesi istendi ve “Bu uğurda reel konjonktür, devlet aklı, milli çıkarlarımız gibi mazeretlerin ardına sığınılmadan gereken neyse yapılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.
HİLAFETÇİLİK HAREKETİ İÇİN İTTİFAK OLUŞTURUYOR
Hizbuttahrir; son günlerde ise Gazze gündemiyle diğer cemaat ve gerici kişilerle işbirliği sağlamak için görüşme süreci başlattı. Köklü Değişim Dergisi’nin kimliği altında yapılan bu görüşmeler kapsamında; IŞİD ve el-Kaide bağlantılı Halis Bayancuk (Ebu Hanzala), Hizbullahçı Mehmet Beşir Varol (Molla Mizgin), kız çocuklarının evlenebileceğini savunan Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız, “1997 Müjde Yayınevi”ne bombalı saldırıyı gerçekleştiren “Vasat cemaati”nin elebaşısı Şahımerdan Sarı ile İsmailağa’ın gölge elebaşısı Mahmut Eren’le görüştü. Kamuya da el atan örgüt; Muğla İl Milli Eğitim Müdürü Emre Çay ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Müdürü Dr. Bahattin Cizreli’yle de temas kurdu.
‘KÜRESEL GÜÇLERİN DESTEĞİYLE FAALİYET YÜRÜTÜYOR’
Diyanet’in gizli tarikatlar raporunda ise Hizbuttahrir’in faaliyetlerini 90’lı yıllardan başlayarak genişlettiği; Körfez Savaşı’nın etkisiyle başlayan radikalleşme dalgasından etkilendiği belirtildi. Yapının siyasi görüşü hakkında ise “Örgüte göre bugün için yaşanılan dünya ‘darülküfür (İslam olmayan ülke)’ ve ‘darülislam (İslam ülkeleri)’ kavramlarına göre yeniden inşa edilmeli. İslam, hakimiyetin halka ait olduğu demokratik bir nizama bağlı olan cumhuriyeti de kabul etmez. Bütün diğer uluslar ve ulus devletler İslam devletinin vilayeti konumundadır” tespiti yapıldı. Ayrıca raporda; “küresel güçlerin kontrolü ve desteğiyle faaliyet yürüttüklerine dair” iddiaların da bulunduğu kaydedildi.
‘MERKEZİ GÜÇ ZAYIFLARSA SİLAHLI EYLEME GEÇEBİLİR’
Selefilik konularındaki çalışmalarıyla bilinen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof. Dr. Hilmi Demir ve TEPAV Araştırmacısı Emre Gürbüz’ün 18 Ağustos 2025’te hazırladığı “Hizbuttahrir: İdeolojisi, örgütlenmesi ve Türkiye’deki faaliyetleri” adlı raporda ise örgüt hakkında dikkat çeken şu tespitlere yer verildi:
“Hizbuttahrir merkezi güç zayıfladığında silahlı eyleme hızlıca geçebilmektedir. Ayrıca örgüt Türkiye içinde Gazze ve Suriye meselesi üzerinde hem Türkiye’nin anayasal düzenini hem de Erdoğan Hükümetini şeytanlaştırmaktan ve onlara yönelik nefret söylemini teşvik etmekten çekinmemektedir. Örgüt, İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımın yarattığı öfke ve kızgınlığı kullanarak, kendisini diğer İslami STK ve örgütlerin üst, ana çatısı olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. Örgüt, içeride muhalif bir dini kanat oluşturarak sosyal taban tutmayı amaçlamaktadır.”
HİZBULLAHÇILIK KÖKÜNDEN GELEN SELEFİ YAPI: EBU HANZALA GRUBU
Hizbuttahrir’in ortaklığını yaptığı Ebu Hanzala grubu ise “Tevhid ve Sünnet” adlı bir cemaat örgütlenmesi olarak faaliyet yürütürken, propagandasını “Tevhid” adlı dergi aracılığıyla sürdürüyor. Yapının elebaşılığını ise “Ebu Hanzala” kod adlı Halis Bayancuk üstleniyor. Bayancuk; Hizbullah terör örgütünün kurucu elebaşısı Hüseyin Velioğlu’nun yardımcısı Hacı Bayancuk’un oğlu olarak 1984’te Diyarbakır’da dünyaya geldi. Baba Bayancuk; Diyarbakır’da PKK terör örgütüne mensup kişilerin öldürülmesi ve eski Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın katledilmesinin planlayıcılarından olduğu biliniyor.
EL-KAİDE ÜYESİ OLMAKTAN CEZAYA ÇARPTIRILDI
Halis Bayancuk, Selefiliğin merkezi Mısır’da dini eğitimler almasının ardından, selefi ideolojisini yaymak için 2007’de Türkiye’de internet siteleri üzerinden ilk örgütlenmesine başladı. Bayancuk’un selefi örgütlenmesine yönelik ilk olarak 2008’de operasyon düzenlendi ve selefi silahlı terör örgütü El-Kaide bağlantısı iddiasıyla tutuklandı. El-Kaide üyesi olmak suçundan 2010’da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
YARGITAY, BAYANCUK’UN TERÖR SUÇLARINDA TAHLİYE KARARI VERDİ
Bayancuk’un bu kararı temyize götürmesi sonucunda karar 2017’de Yargıtay 16. Ağır Ceza Dairesi’nce bozulup, yargılanmanın tekrar yapılması için Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Bu mahkemede yargılama sürerken, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi de Bayancuk’a IŞİD kapsamında “silahlı terör örgütü kurma veya yönetme” suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Bu gelişmelerin ardından Yargıtay 5. Ceza Dairesi iki dosyayı birleştirdi ve söz konusu cezayı onadı. Ancak Bayancuk 2021’de Yargıtay’ca “kaçma şüphesi bulunmadığı” kararıyla tahliye edildi.
YARGIYA MEYDAN OKUDU
Yargıtay’ın bu kararına karşın Bayancuk’un yapılanmalarına yönelik ise soruşturmalar sürdü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 27 Şubat 2024’te Tevhid Dergisi’ne “IŞİD’in Ankara yapılanması” suçlamasıyla sabah operayonu düzenlendi ve 20 kişi gözaltına alındı. Bayancuk bu operasyon üzerinden yargıya meydan okurcasına açıklama yaptı. Sosyal medya hesabından Bayancuk; “Sisteme göre suçluyuz; zira insanları Allah’a kul olmaya, şirkten ve tağuttan (dinden saptıran) uzak durmaya davet ediyoruz. Allah’a isyan eden düzene teslim olmuyor, yolumuzdan dönmüyoruz. Şayet bunlar birer suçsa, biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz” dedi. Ancak söz konusu 20 kişi 1 Mart 2024’e adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bu kişilerin arasında Bayancuk da vardı.
‘DEVLET, ERDOĞAN’A MUHALEFET ETMEYEN CEMAATLER İSTİYOR’
Diyanet’in tarikatlar raporunda Bayancuk hakkında; “Dini/şeri bir yönetimin zorunluluğuna ve bunun da bir halife önderliğinde olması gerektiğine inanır. Bunun dışındaki yönetim biçimleri ona göre tağuttur, tevhide aykırıdır ve şirktir. Hilafeti itikadi (inanç) bir mesele olarak görür ve bunun dışındaki yönetim biçimlerini küfür (inanç inkarı) kabul eder” değerlendirmesine yer verildi.
Bayancuk ise 2022’de Tevhid Dergisi’nde verdiği bir röportaj da söz konusu rapora ilişkin; “Devlet’in yeni gözdesi Erenköy Cemaati ve Bitlis/Siirt yöresi medreseli tarikatlar. Gözden çıkardıkları İsmailağa, Menzil ve Süleymancılar… Yakın zamanda operasyonları duyarsanız şaşırmayın. Anlaşılan o ki; devlet fazla ehli Sünnetçilik (İsmailağa), fazla zenginlik-kalabalık-kapalılık (Menzil) ve fazla muhalefet-kapalılık (Süleymancılar) istemiyor. Her türlü yoruma açık olan, elde ettiği zenginliği ilgililerle paylaşan, Erdoğan’a muhalefet etmeyen, tam bir teslimiyetle teslim olmuş cemaatler istiyor” eleştirisinde bulunması dikkat çekti.