Kuyu tipi cezaevlerine hukukçulardan tepki: ‘İnsan olunduğunu unutturma çabası’

Kuyu tipi cezaevlerine hukukçulardan tepki: ‘İnsan olunduğunu unutturma çabası’

Kamuoyunda “kuyu tipi cezaevi” olarak bilinen S ve Y tipi cezaevleri tartışma konusu oldu. Bu tip cezaevinde infazını tamamlayan mahkumların açıklamaları halihazırda orada kalanların mektupları bu tartışmanın temelini oluşturuyor.

Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu; “Baro olarak insan onuruna açık bir saldırı, işkence yasağının ihlali, ceza hukukunun onarıcı ve topluma kazandırıcı misyonunun çöküşü olarak görmekteyiz” dedi.

Av. Ali Dokuzlu ise “İnfaz sisteminde insanın kişiliğini, insanı insan yapan değerleri elinden alarak, onun sistem karşısında ne kadar güçsüz olduğunu göstermek, insan olduğunu unutturmak amacıyla hareket ediyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de kamuoyunca “kuyu tipi cezaevi” olarak bilinen mevzuatta Yüksek Güvenlikli Kapalı (YGK) Cezaevleri ile Y veya S Tipi Kapalı Cezaevleri koşulları kapsamında tartışma konusu oldu.

HAPİSHANENİN YAPISI NASIL?

Kalan mahkûmların ve infazını tamamlayan kişilerin basına yansıyan açıklamalarına göre bu hapishanelerde tutuklular çoğunlukla tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Mahkûmlar, günün 22–23 saatini hücrede geçiriyor. Hücrelerin tek hava olanağı olan bir ufak pencere ise demir parmaklıklarla ve delikli metal levhalarla kapalı… Bu nedenle de pencerelerden hava akışının engellendiği belirtiliyor. Tutuklular ve buralarda infazını tamamlayan kişilerce fanusa benzetilip etraflarının çevrili olması nedeniyle de kendilerini kuyuda duyumsadıklarını belirtiyor.

HAPİSHANELER NEREDE BULUNUYOR?

Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; Türkiye’de Adana, Aksaray, Ankara, Antalya, Burdur, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, İzmir, Kırşehir, Konya, Tekirdağ ve Van’da olmak üzere 22 tane Yüksek Güvenlikli Kapalı (YGK) cezaevi bulunuyor. Yine Adana, Aksaray, Antalya, Burdur, Erzurum, Kırşehir, Konya ve Tekirdağ’da ayrıca 14 tane Y Tipi; Antalya, Bodrum, Iğdır, Kırşehir ve Samsun’da ise 7 adet S Tipi Cezaevi bulunuyor.

‘EN TEMEL HAKLAR KISITLANIYOR’

Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu; bu cezaevlerinin koşullarının insan haklarına aykırı olduğunu vurgulayarak; “Hücrelerde 10 kitaptan fazlasına izin verilmemesi, yayınevlerinden gelen kitapların engellenmesi, sadece iki tükenmez kaleme izin verilmesi, berber hizmetinin olmaması, sık sık keyfi mektup yasaklarının getirilmesi gibi uygulamalar tutukluların en temel haklarını kısıtlamaktadır. Kapıların gardiyanlarca değil kontrol odasından elektronik sistemle açılması, elektrik arızası ya da kesintisi halinde acil sağlık müdahalelerinin engellenmesine yol açabilmektedir” dedi.

ÇOĞUNLUKLA SİYASİ MAHKÛMLAR TUTULUYOR

“Kuyu tipi” cezaevlerinin mevzuatta tanımlı olmamasına karşın yaklaşık 15 hapishanede bu uygulamaların yaşama geçirildiğini belirten Köroğlu; “İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne ilişkin raporunda, burada ve benzeri cezaevlerinde en az 10 mahpusun açlık grevinde olduğu tespit edilmiştir. S ve Y Tipi yüksek güvenlikli cezaevlerinde kalanların önemli bir bölümü ‘siyasi mahpus’ olarak tanımlanan kişilerden oluşmaktadır.

Buralarda çoğunlukla: Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılananlar, ‘Örgüt üyeliği’ veya ‘örgüt yöneticiliği’ suçlamalarıyla hüküm giyenler, devlet güvenliğine karşı suçlarla itham edilenler, ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılanlar tutulmaktadır” ifadelerini kullandı.

‘İNSAN ONURUNA AÇIK BİR SALDIRI’

Köroğlu; “Ankara Barosu olarak, ‘kuyu tipi’ cezaevi uygulamalarını; insan onuruna açık bir saldırı, işkence yasağının ihlali, ceza hukukunun onarıcı ve topluma kazandırıcı misyonunun çöküşü olarak görmekteyiz” diye konuştu.

‘İNSANI İNSAN YAPAN DEĞERLERİ ELİNDEN ALINIYOR’

Av. Ali Dokuzlu ise söz konusu cezaevlerine ilişkin; “Her alanda olduğu gibi infaz sisteminde de insanın kişiliğini, insanı insan yapan değerleri elinden alarak, onun sistem karşısında ne kadar güçsüz olduğunu göstermek, insan olduğunu unutturmak amacıyla hareket eden, adına ister kapitalizm deyin, ister küresel sermaye düzeni, insanı sayılardan ibaret gören bir düzenin ülkemizde ve dünyadaki yansımaları. Tek kişilik, günde bir saat havalandırma hakkı olan, insan etkileşimine kapalı hücreler gibi. İnsan sosyal bir canlı, insanın elinden sosyalleşme, sohbet, spor ve benzeri gibi imkânları aldığınızda aslında onun kişiliğini elinden almış oluyorsunuz. Ceza hukukunun intikam amacı gütmediği, ıslah amacı güttüğünü her zaman unutuyoruz. Tüm vicdani ve ahlaki saikler bir yana, insanlığı ve kişiliği bu şekilde zedelenen bireylerin topluma nasıl tekrar adapte olmasını bekleyebilirsiniz ki?” ifadelerini kullandı.

23 SAAT GÜN IŞIĞI GÖRMÜYORLAR

CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, kuyu tipi cezaevlerinde mahkûmların 6 adımlık bir alanda mahpusun 23 saat gün ışığı görmeden günlerini geçirdiğini ve hücrelerin kameralarla izlendiği için mahremiyet ihlallerine neden olunduğu belirtti.

‘KAPATILMASI ANAYASAL ZORUNLULUK’

“Bu tip hapishanelerde mahpuslar sohbet hakkından, çoğu zaman sağlık hakkından, aile ve avukat ile görüşme haklarından da sıkı denetimler nedeniyle mahrum bırakılıyor” diyen Bülbül; “Bu insan onuruna aykırı hapishane uygulaması hem yasalarla düzenlenmemiş olduğundan hukuksuzdur hem de açık bir kötü muameledir. Sonuç olarak, meri mevzuatımızda yeri olmayan “kuyu tipi” hapishaneler mevcut halleriyle Anayasa ve AİHS’ye aykırıdır. Bu yapıların kapatılması veya koşullarının insan haklarına uygun hale getirilmesi hukuki bir zorunluluktur. Devlet, etkin denetim ve iyileştirme sorumluluğunu yerine getirmekle yükümlüdür” ifadelerini kullandı.

‘İŞKENCE YASAĞININ İHLALİ’

CHP Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı Murat Olgun ile avukatı Mehmet Pehlivan’ın da bu tip cezaevlerinde kaldığını anımsatan Bülbül; “Bu uygulama açıkça insan hakkı ve işkence yasağının ihlalidir. Ceza hukukunun onarıcı ve topluma kazandırıcı vasfı bu şekilde tasfiye edilmekte, işkence yasağı ihlal edilmektedir” dedi.