CHP’li Bozoğlu, su krizinde merkezi hükümetin etkisine dikkat çekti: ‘Kısıntı ve kuraklık baskısı, gecikmelerin bedelini halka ödetti’

CHP’li Bozoğlu, su krizinde merkezi hükümetin etkisine dikkat çekti: ‘Kısıntı ve kuraklık baskısı, gecikmelerin bedelini halka ödetti’

Yaz ayları, Türkiye açısından yağışsız ve kurak geçti. Kuraklık, yaz aylarının sonlarında Bursa ve Ankara başta olmak üzere su sorunlarıyla kendini gösterdi. Tüm yılı muhalefet partisi CHP’yle uğraşarak geçiren iktidar, Türkiye’nin su yönetimi kapsamında henüz sağlam bir adım atabilmiş değil. CHP Parti Meclisi Üyesi ve eski Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, Türkiye’nin derinleşmeye başlayan ve daha da kötüye gitme ihtimali bulunan su sorununu Cumhuriyet’e değerlendirdi.

YAĞIŞLAR AZALIYOR

2025’in Türkiye’nin son yarım yüzyılda yaşadığı en ciddi kuraklık dönemlerinden biri olarak tarihe geçeceğini söyleyen Bozoğlu, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 1-Ekim 2024 ile 31 Ağustos 2025 tarihleri arasında gerçekleşen yağışların uzun yıllar ortalamasının belirgin bir şekilde altında seyrettiğini belirtti. Ağustos ayında Türkiye geneli yağış ortalamasının ortalama 7,9 milimetre ile uzun dönem ortalamasının yüzde 47 altında kaldığını söyleyen Bozoğlu, “Bölgesel değerlendirmelerde Akdeniz ve İç Anadolu başta olmak üzere pek çok bölgede su yılı yağışlarında yüzde 25 ile yüzde 36 aralığında düşüşler kaydedildi” dedi. Bozoğlu, söz konusu verileri “Bu tablo yalnızca meteorolojik bir dalgalanma değil; iklim değişikliğinin kalıcı etkileri ile yönetim zaaflarının birleşmesidir” diyerek değerlendirdi.

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YASASI’NDA SOMUT ÇERÇEVE YOK’

Tüm uyarılara karşın iktidarın 2 Temmuz 2025’te Meclis’ten geçirdiği, 9 Temmuz’da yürürlüğe konulan İklim Değişikliği Yasası’nda kuraklık ve su yönetiminde somut bir çerçevenin olmadığına dikkat çeken Bozoğlu, “Kanunlaştığı hâliyle dahi; kuraklıkla mücadele, entegre su yönetimi, yerel yönetimlerin altyapı yatırımlarına yönelik bağlayıcı ve finanse edilmiş hükümler açısından ciddi boşluklar barındırıyor. Eleştiriler, yasanın esasen piyasa mekanizmalarına odaklandığını; uyum (adaptasyon) başlıklarının ve su güvenliği boyutunun somut hedefler, ara hedefler ve bütçelendirilmiş programlarla desteklenmediğini vurguluyor” ifadelerini kullandı.

‘KAYIP-KAÇAK ORANI DÜŞÜRÜLMELİ’

Su politikalarının Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Devlet Su İşleri (DSİ) ve belediyeler arasında parçalı durumda olduğunu söyleyen Bozoğlu, “Bu çok başlı yapı, havza bazlı planlama, yeraltı suyu yönetimi ve kuraklık erken uyarı sistemlerinin eşgüdümünü zayıflatmaktadır. Çevre Bakanlığı’nın şehircilik gündemi içinde geri planda kalması ve liyakat erozyonu, teknik kapasiteyi aşındırmıştır” dedi. Belediye şebekelerindeki kayıp-kaçak oranlarının yüzde 30’un üzerinde seyrettiğinin altını çizen Bozoğlu, “Mevzuat, büyükşehirlerde bu oranların 2028’e kadar en fazla yüzde 25 seviyesine indirilmesini zorunlu kılıyor; bu da bugün gelinen noktanın hedeflerin gerisinde olduğunu gösteriyor. Kayıp-kaçakta yüzde 5-10’luk iyileşme bile yüz milyonlarca metreküp suyu geri kazandırır; bu, yeni bir baraj yapmadan su arzını artırmanın en hızlı yoludur. Ne var ki merkezi idare, bu alanda gerekli mali destek ve teşvikleri sistematik biçimde devreye almamıştır” diye konuştu.

‘KATKI VE ONAY MEKANİZMALARI GELİŞMELİ’

Büyükşehir ve il belediyelerinin yurttaşların güvenli içme suyuna erişimi için hazırladığı projelerin uzun onay süreçlerine veya geciken finansmanlara takıldığını da belirten Bozoğlu, “Yerel yönetimlerin hızlı hareket edebilmesi için merkezi idarenin katkı ve onay mekanizmalarının iyileştirilmesi şarttır. 2025 yazında birçok ilde yaşanan kısıntı ve kuraklık baskısı, gecikmelerin bedelini halka ödetmiştir” dedi.

‘KURAKLIK GELECEĞİN DEĞİL, BUGÜNÜN KRİZİDİR’

CHP’li Bozoğlu, iktidara gelmeleri durumunda sorunları nasıl çözeceklerine ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:

Çok başlı su yönetimine son vereceğiz; tek başına güçlü bir Çevre Bakanlığı altında bütün su yönetimini, havza planlaması, içme suyu, atıksu, tarımsal sulama ve ekosistem su hakları dahil aynı yapı içinde toplayacağız. Bilimsel-liyakat esaslı kadrolarla; kuraklık risk senaryoları, erken uyarı sistemleri, yeraltı suyu korunumu ve su verimliliği yatırımlarını bağlayıcı hedefler ve bütçelerle yöneteceğiz. Belediyelerin altyapı projelerini hızlı onay ve uygun finansman mekanizmalarıyla destekleyeceğiz; kayıp-kaçak azaltımını ulusal hedef hâline getirip sonuç odaklı teşvik-yaptırım sistemi kuracağız. Şeffaf veri altyapısı ile yağış, akım, toprak nemi ve rezerv izlemelerini gerçek zamanlı kamuoyuyla paylaşacağız. Kuraklık artık geleceğin değil, bugünün krizidir. Türkiye’nin su güvenliğini sağlamak, ancak bütüncül, liyakatli ve tek çatı altında güçlü bir yönetimle mümkündür.”