Netanyahu, 2026 genel seçimlerinde yeniden aday olma niyetini açıkladı
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, genel seçimlerde yeniden aday olma niyetini açıklayarak, yeniden başbakanlık görevine seçileceğine inandığını söyledi.
Netanyahu, Kanal 14 televizyonuna verdiği demeçte, gelecek seçimlerde Başbakanlık için yeniden aday olma niyeti ve siyasi planlarına ilişkin soruya, “Evet, halkın da desteğiyle kazanacağıma inanıyorum” ifadesini kullandı.
İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde, Netanyahu’nun Kasım 2026’da yapılacak genel seçimleri haziran ayına çekmeyi planladığı iddia edilmişti.
İsrail’de hükümet, başbakanın tavsiyesi üzerine meclisi feshedebiliyor ve erken seçim çağrısında bulunabiliyor, ancak bu kararın cumhurbaşkanı tarafından da onaylanması gerekiyor.
NETANYAHU’NUN SON 5 YILI
Geçen iki yıl içinde, Filistin topraklarında 20 binden fazlası çocuk olmak üzere, 70 bine yakın insanın ölümüne ‘doğrudan’ sebep olan ve ‘Gazze kasabı’ lakabıyla anılan Netanyahu, 2019’dan itibaren siyasette ülke yönetiminden çok iktidarda kalma stratejisine odaklandı.
Beş yıl içinde İsrail, kısa aralıklarla beş genel seçim gördü; çoğunun nedeni, Netanyahu’nun kendisine yargı dokunulmazlığı sağlayacak bir koalisyon kurma çabasıydı. Bu süreçte, İsrail’de demokratik sistem ciddi biçimde aşındı. Geriye, adeta felç olmuş bir kamu yönetimi, soykırım, savaş suçları ve ortadan ikiye bölünmüş bir toplum kaldı.
Netanyahu, “Ben gidersem devlet çöker” retoriğini sistematik biçimde kullandı; dolayısıyla siyasal rekabeti kişisel bir beka meselesine dönüştürdü. Bu, hem iktidar partisi Likud içinde hem de muhalefet nezdinde siyaseti tek adam eksenli bir sadakat testine çevirdi.
GÜÇLER AYRILIĞINA İLK DARBE
2023 boyunca gündemi belirleyen ‘yargı reformu’, Netanyahu’nun yargı sürecine müdahale etme arzusunun kurumsal biçimiydi. Reform tasarısı, hükümete Yüksek Mahkeme’nin kararlarını sınırlama ve hâkim atamalarını kontrol etme yetkisi veriyordu. Bu girişim, İsrail’in tarihindeki en büyük sivil protesto dalgasını doğurdu; binlerce kişi hükümete karşı sokağa çıktı.
Eleştirmenlere göre, reform aslında ‘adalet reformu’ değil, ‘yolsuzluk davasındaki bir sanığın kendi kurtuluş planı’ydı. Netanyahu’nun geri adım atmak yerine meseleyi, ‘elitler ve halk arasındaki mücadele’ diye çerçevelemesi, İsrail’de kurumsal meşruiyet krizini derinleştirdi.
GAZZE SOYKIRIMI
7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısı, Netanyahu yönetiminin en ağır güvenlik zaafını ortaya çıkardı. İsrail istihbaratı ve ordusu, Hamas’ın aylar süren hazırlıklarını fark edememişti. Bazı görüşlere göre ise fark edip müdahale etmemişti. Bu da ‘güvenliğin garantörü’ imajının altını oydu. Buna rağmen Netanyahu, siyasi sorumluluk almaktan kaçındı; savaşın başlangıcından itibaren suçlamaları hem orduya hem muhalefete yönlendirdi. Savaşın gidişatında da stratejik bir tutarlılık görülmedi.
Öte yandan, Gazze’de 70 bini bulan sivil kayıplar, İsrail’in uluslararası itibarını yerle bir etti. ABD ve Batı kamuoyunda İsrail’e verilen desteğin ahlaki temeli tartışılır hale geldi. İçeride ise rehine ailelerinin protestoları büyüdü; Netanyahu’ya karşı “rehineleri değil, iktidarını koruyor” eleştirileri yapıldı.
Bu savaşın yönetimi, Netanyahu’nun güvenlik merkezli politikalarının sürdürülebilir olmadığını gösterdi: sürekli çatışma hâli, İsrail’i stratejik olarak daha yalnız ve etik olarak utanç verici bir konuma itti.
“AŞIRI SAĞIN İKTİDARI”
2022 sonunda kurulan Netanyahu hükümeti, İsrail tarihinin en aşırı sağ kabinelerinden biri oldu. Dini Siyonist Parti ve Ben-Gvir gibi aşırıcı figürler kabineye girdi. Bu ittifak, Netanyahu’nun, ‘her şeye rağmen iktidarda kalma’ stratejisinin bedeliydi. Sonuçta, hükümetin politikaları toplumsal barışı tehdit eder hale geldi:
– Kudüs’teki statüko adım adım değiştirildi
– Filistin yerleşimleri hızlandı
– Azınlıklara karşı sert söylemler devlet dili haline geldi
Netanyahu, devletin merkezini aşırı sağa çekti; bu, hem laik Yahudiler hem de Arap yurttaşlar arasında derin bir güvensizlik yarattı.