Konut krizinde taşınma yükü büyüyor: Bankalar ‘kira kredisi’ vermeye başladı!
Kira krizinin büyümesiyle birlikte yurttaşlar, yeni bir eve taşınırken de ağır maliyetlerle karşı karşıya kalıyor. Depozito, emlakçı komisyonu ve kira bedeliyle birlikte taşınma sürecinin maliyeti 200 bin liraya kadar çıkarken, birçok kişi artık banka kredilerine yöneliyor. Bankalar da bu artan ihtiyaca yanıt olarak “kira kredisi” ve “taşınma kredisi” adı altında yeni ürünler sunmaya başladı.
Son dönemde artan konut fiyatları, yüksek enflasyon ve yaşam maliyetleri nedeniyle kiracı olmak dahi zorlaştı. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde kiralık daire bulmak neredeyse imkânsız hale gelirken, taşınma masrafları da kiracıların belini büküyor. Kirayı, depozitoyu ve taşınma ücretini karşılamakta zorlanan yurttaşlar, artık bu giderleri krediyle kapatıyor.
Emlak temsilcisi Mehmet Korkmaz, “Son iki yılda kiralık daire bulmak büyük sıkıntı hâline geldi. Talep çok, arz az olunca ev sahipleri kendi lehine şartlar koyuyor. Bazıları üç depozito istiyor, bazıları da altı aylık peşin ödeme talep ediyor. Emlakçılar olarak biz bile artık ara bulucu gibi çalışıyoruz. Çünkü taraflar arasında güven sorunu var” dedi.
EV SAHİPLERİNDEN YENİ ŞARTLAR
Bazı ev sahipleri artık yalnızca yüksek kira değil, ekstra güvence yöntemleri de talep ediyor. Kimi dövizle kira isterken, kimisi gram altınla depozito alıyor. Son dönemde adli sicil kaydı, kefil ya da tahliye taahhütnamesi olmadan kiralama yapılmadığı da görülüyor.
İstanbul Beşiktaş’taki evini kiraya vermek isteyen Ayşe Erdem, “Ben kötü niyetli kiracıyla uğraşmak istemiyorum. Geçmişte ödemesini aksatan, evi harap eden kiracılar yüzünden mağdur oldum. Şimdi daha dikkatli davranıyorum” dedi.
BANKALAR ‘KİRA KREDİSİ’ DEVREDE
Artan taşınma maliyetleri kiracıları bankalara yönlendirirken, birçok banka ‘kira kredisi‘ adı altında finansman imkânı sunmaya başladı. Bu krediler kısa vadede nefes aldırsa da, uzun vadede hane bütçeleri üzerindeki yükü artırıyor.
Barınma krizine ilişkin uzmanlar, sorunun yalnızca ekonomik değil, sistemsel bir boyutu olduğuna dikkat çekiyor. Temel bir insan hakkı olan barınmanın, neo-liberal politikalar nedeniyle yatırım aracına dönüşmesi eleştiriliyor. “Nasıl ki su bir yatırım aracı değilse, barınma da olmamalıdır” görüşü kamuoyunda giderek daha fazla destek buluyor.