Haluk Akakçe adına bir vakıf kurulurken son yıllarını geçirdiği atölyesi de ziyarete açık: Sınırı gökyüzüydü

Haluk Akakçe adına bir vakıf kurulurken son yıllarını geçirdiği atölyesi de ziyarete açık: Sınırı gökyüzüydü

Dünyanın en prestijli kültür kurumları tarafından kabul gören, eserleri önde gelen koleksiyonlarda yer alan, Türk çağdaş sanatı denince akla gelen önemli isimlerden biri Hakan Akakçe. 2023 yılında henüz 53 yaşındayken yitirdiği yaşamında herkesten farklı çalışan zihnini ürettiği eserlerle dünyaya yansıttı.

DÜNYASINA ADIM…

Özgeçmişini ya da eserlerini bu yazıya sığdırmak imkânsız. Ancak Akakçe’yi daha yakından tanımak ve nasıl yaşadığını görmek artık mümkün. Haluk Akakçe’nin Akaretler Sıraevler 33 numaradaki atölyesi, ölümünün ikinci yıldönümünde (9 Ekim) yeniden sanatseverlerle buluştu. Akakçe’nin yakın dostları Şengül ve Metehan Oğuz’un kurucusu olduğu SM Sanat tarafından ziyarete hazır hale getirilen mekân, sanatçının yalnızca çalışma alanı değil, onun hayal gücüne, üretim enerjisine ve dünyaya bakışına açılan bir kapı niteliği taşıyor. Haluk Akakçe Atelier’de görülen her eşya, her renk, her fırça darbesi Akakçe’nin yaşamla kurduğu şiirsel ilişkinin izlerini taşıyor. Öte yandan sanatçının son yıllarında hayalini kurduğu bir vakıf da atölyeyle birlikte hayata geçti. Haluk Akakçe Sanat Kültür ve Eğitim Vakfı, sanatçının vizyonunu geleceğe taşıyacak. Sanatçının 2019-2023 yılları arasında özenle tasarladığı bu mekân, eserleri, kişisel eşyaları, kostümleri, eskizleri ve tablolarıyla Akakçe’nin bireysel dünyasına benzersiz bir tanıklık sunuyor. Resim atölyesi ve sanatçının “terzihane” dediği terzi atölyesi olduğu gibi korunmuş. Hatta resim atölyesinde Akakçe’nin yarım kalan bir resmine bile dokunulmamış. Sanatçının odayı süslediği hareket eden oyuncakları bile sürekli hareket eder halde tutuluyor.

ANISI OLANLAR…

Evin girişinde sanatçı kendini hemen tanıtıyor. “Burası benim evim ve benim kurallarım geçer” olarak yorumlanabilecek eseri, yukarı çıkan merdivenlerin karşısında yer alıyor. Merdivenlerin korkuluğuna da Akakçe’nin buz patenleri asılmış. Sanatçı her yaşadığı evde yurtdışından getirdiği, anısı olan bu patenleri özenle yerleştirirmiş. Ancak yukarı katlara çıkmadan önce sizi karşılayan bir gösterim odası var. Akakçe’nin dünyada gündem olan, hatta Refik Anadol gibi dijital sanatçılara esin kaynağı haline gelen “Sky is the Limit” (Sınır gökyüzüdür veya sınır yoktur) videosunu izleyebiliyorsunuz. Daha YouTube bir yaşındayken, sosyal medya yok gibiyken, 2006’da Las Vegas’ta dünyanın en büyük LED ekranında gerçekleştirdiği Sky is the Limit projesi, yalnızca kentin siluetine yeni bir boyut katmakla kalmamıştı, aynı zamanda bir Türk sanatçının ilk kez bu ölçekte bir küresel projede yer alması açısından da tarihi bir dönüm noktası olmuştu. Akşamları her saat başı, cadde üzerindeki tüm kumarhanelerin ışık ve sesleri kapatılarak dört dakika boyunca Akakçe’nin dijital sanat eseri bu dev ekranda sergilenmişti.

İkinci kata çıktığınızda ise sağ tarafta terzihane, solda ise renkli işlerinin yanı sıra, zor geçen 2023 yılına ilişkin eserler bulunuyor. Karşıda ise Akakçe’nin evin duvarına çizdiği resmi, etrafına çerçeve eklenerek korunmuş. Akakçe, evi bir sanat eserine dönüştürerek duvarlara, kapılara (asansör kapıları dahil), eşyalara ve hatta bazen ziyaretçilere müdahale edip boyamış. Terzihane ise sizi Akakçe’nin bıraktığı gibi karşılıyor. Dünyaca ünlü markaların kıyafetlerine yaptığı müdahaleler, aldığı ödül ve renkli yaşamının yaratım alanlarından birisi burası. Yarım kalan resim Mekânda Akakçe’nin hayvanlara olan düşkünlüğüne de yakından tanık oluyoruz. Hayvanlar, hatta özellikle kurtarıp beslediği köpekler sanatında bir yansıma bulmuş, onları hayatının ve eserlerinin önemli bir parçası olarak görmüş. O yüzden ahtapot (ya da gerçek ismiyle fil) resminin yanı sıra köpeği Apollon’un harika bir resmini çizmiş, Megatron’un fotoğrafını ise resim atölyesinin en tepesine asmış.

Üçüncü ve son katta ise bu kez aynalarla kaplanmış, pek diğer sanatçı atölyelerine benzemeyen bir odaya adım atıyorsunuz. Evin içinden yukarı çıktıkça hüznünüz de artıyor. Sanatçının yarım kalmış su şişesi, yarım kalmış resmi, yarım kalmış boyaları, erken bir kaybın ağırlığını üzerinize bastırıyor. Tam karşıdaki yatak odasında ise “modifiye ettiği” kıyafetleri ve nereye giderse yanında götürdüğü büyük bir eseri yer alıyor.