Açılım komisyonunda ‘Demirtaş ve Öcalan sürece dahil edilmeli’ çıkışı
Açılım süreci kapsamında Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, dün 15. kez TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda toplandı. Toplantının birinci oturumunda; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Yüksek İstişare Kurulu’nda yer aldığı Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3), Genç Barış İnşacıları Derneği, Gençlik Örgütleri Forumu (GoFor), Anadolu Gençlik Derneği (AGD) ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) temsilcileri dinlendi.
İkinci oturumda ise Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın kurucusu olduğu Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), 29 Ekim Kadınları Derneği (29 EKD), Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi, Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) ve Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği temsilcileri konuştu.
TÜGVA adına Vakıf Başkan Yardımcıları İsmail Hakkı Karagüzel ve Tuba Arslan konuştu. Arslan, konuşmasında “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’muzun, Meclis’imizin çizdiği çerçevede, yol göstericiliğinde hem komisyonla hem de burada bulunan diğer sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle de birlikte 300 bini aşan üyemizle, 81 il teşkilatımızda çalışmaya hazır olduğumuzu bildirmek istiyoruz” dedi. Karagüzel de “Bu süreçle birlikte özellikle gençler arasında ideolojik kutuplaşmanın azaldığını, yerine sosyal, kültürel, akademik faaliyetlerinin arttığını görüyoruz. Artık gençlerimiz tartışmalara değil, üretime ve geleceğe odaklanıyor” ifadelerini kullandı.
Komisyonda söz alan MTTB Genel Başkanı Tahsin Başarı ise “Bizler inanıyoruz ki, bu topraklarda iman oldukça, bilgi oldukça, merhamet oldukça, birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları sapasağlam oldukça hiçbir terör faaliyeti tutunamaz. Hiçbir fitne tohumu yeşeremez ve şer odaklarının hiçbir gayesi başarıya ulaşamaz” diye konuştu.
AGD’DEN ‘ULUS DEVLET’ ÇIKIŞI
AGD Genel Başkanı Salih Turhan, “Ulus devlet sürecine geçişle birlikte oluşturulmaya çalışılan yeni vatandaş kurgusu bugün hala karşı karşı olduğumuz siyasal ayrışma kaynaklarının ortaya çıkmasına da zemin hazırlamıştır. Bunun neticesinde toplumda travmaya yol açan birçok hadise yaşanmıştır. Yanlış politikaların devamı neticesinde ve yakın zamanda Uludere olayı, 6-8 Ekim olayları, hendek çatışmaları gibi gelişmeler toplumsal yarayı daha da derinleştirmiştir. Bugün karşımızdaki mesele sadece bir güvenlik sorunu değil, tarihsel hafızası, sosyolojik kökleri, dini ve kültürel boyutları olarak çok katmanlı bir adalet meselesi dönüşmüştür” diye konuştu.
‘İNKARLA DEĞİL YÜZLEŞME İLE ÇÖZÜLÜR’
Üniversite okuyan gençlerle yapılan anketlerinin sonuçlarını aktaran Turhan, “Gençlerimize Kürt meselesini nasıl algıladıklarını sorduk. Gençlerimizin yüzde 59,8’i ‘Türkiye’de önemli bir Kürt meselesi vardır’ diyor. Bu sorunun inkarla değil gerçekle yüzleşme ile çözülebileceğini gösteriyor. ‘Çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusuna ise katılımcıların değerlendirmelerinde halkın çözüm için umuda açık ama doğru sonuçlanacağına dair tereddütlerinin olduğunu gençlerimiz ifade ediyor” ifadelerini kullandı.
‘KÜRTÇE KAMUSAL ALANDA DAHA FAZLA YER BULMALI’
Turhan, “En önemli sorulardan bir tanesi Kürtçe’nin kullanımı ile alakalı bir sorudur. Katılımcılara yöneltilen ‘Devletin Kürtçe’nin eğitim, yayıncılık ve kültürel alanlarda daha fazla kullanılmasına imkan tanıması gerektiğini düşünüyor musunuz?’ sorusuna verilen cevaplar ise şöyledir. Bu sonuçlar toplumun yüzde 82,6’sının Kürtçe’nin kamusal alanda daha fazla yer bulması gerektiği yönünde hem fikir olduğunu göstermektedir. Dil bir kimliğin en güçlü taşıyıcısıdır. Bu konuda gösterilecek anlayış ve fırsat toplumsal barışa en önemli katkı sağlayacaktır” dedi.
‘DEMİRTAŞ SÜRECE DAHİL EDİLMELİ’
Genç Barış İnşacıları Derneği’nden Baran Yalçınkaya da Edirne Cezaevi’ndeki eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sürece dahil edilmemesinin sembolik ve pratik açıdan önemli bir eksiklik olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Eş başkanlığı döneminde Kürt siyaseti tarafından çözüm sürecine paralel olarak yürütülen Türkiyelileşme projesi bugün hala Kürt gençliğindeki değişim ve Türkiyeli kimliğinin sahiplenme verileriyle de örtüşüyor. Kürt gençleri bir yandan kendi kimliklerini giderek daha güçlü biçimde sahiplenirken diğer yandan son derece Türkiyeli bir profil çiziyor. Bu ilk bakışta çelişkili gibi görünebilir. Ama aslında birbirini dışlamayan, aksine besleyen iki eğilim söz ediyoruz. Kürt gençleri Türkiye toplumunun bir parçası olduklarını hissettikçe tam da bu aidiyetten kaynaklı olarak eşit vatandaşlık ve adil muamele talep ediyorlar. Ana dilde eğitim gibi taleplerin meşruiyyeti Kürt gençlerin kendilerini bu ülkenin eşit yurttaşları olarak görmelerinden ileri geliyor.”
‘ADIM ATILMADIKÇA TOPLUMUN DESTEĞİ KIRILGAN HALE GELİR’
Genç Barış İnşacıları Derneği’nden Rona Şenol ise şimdiye kadar MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cesur çıkışlarıyla bu sürecin itici gücü ve arkasındaki en güçlü siyasi irade olduğunu savunarak “Fakat geldiğimiz aşamada toplumun beklentisi iktidarın yeşil ışık yakmanın ötesine geçerek somut adımlar atması. Bu adımlar atılmadıkça toplumun desteği kırılgan hale gelir. Sürekli tekrarlanan toplumun sürece güveni ve desteği arasındaki makas kapanmıyor. Oysa yüzde 70’lere varan destek toplumun siyaset kurumuna açtığı bir alan olarak görülebilir ve buna dayanarak insiyatif alınabilir. Siyaset insiyatif kullanmadıkça halk aktif şekilde süreci sahiplenmiyor. Halk sahiplenmedikçe de siyaset çekimser kalıyor. Süreci zamanla yanıyor. Bu kırılganlık bir zaman kaybına da yol açıyor. Zaman kaybettikçe dezenformasyon ve spekülasyonlar artıyor” dedi.
‘ÖCALAN DİNLENMELİYDİ’
Şenol, “Siyasi irade gösterilmiş ve somut adımlar atılmış olsaydı örneğin yukarıdaki önce saydığım örneklerde Demirtaş’ın serbest bırakılması sağlanmış ve Öcalan bu komisyon tarafından bir şekilde dinlenmiş olsaydı her iki iddianın da yanlış olduğu birinci elden teyit edilmiş olacaktı. Tekrar vurgulamak isterim ki bu komisyon da süreci yürüten iktidar da sürece destek veren partiler de ve Türkiye’de bu iradeyi gösterebilecek imkânına sahiptir” ifadelerini kullandı.
‘DEMİRTAŞ SERBEST BIRAKILMALI’
CHP’ye yönelik operasyonların süreç karşıtlığının zeminini güçlendirdiğini ifade eden Şenol, şunları kaydetti:
“Bu nedenle sürecin ruhuna aykırı kent uzlaşısı davaları da dahil olmak üzere bu baskı ve kargaşa ortamının sona erdirilmesi elzemdir. Süreci enfekte eden bu durum toplumda güven sorunu yaratan en önemli etkenlerden biri. Dolayısıyla CHP’nin süreci kendi üyeleri ve seçmenleri ile birlikte aktif bir şekilde desteklemesinin yolu da önünün açılmasından geçmektedir. Diğer yandan iktidar kanadı da topluma süreci anlatmak için çeşitli çalışmalar yürütüyor. Fakat geçtiğimiz günlerde bu bağlamda çok önemli bir fırsatın kaçırıldığını da söylemek gerekir. Selahattin Demirtaş sürecin başından beri cezaevinden yolladığı mesajlarla, yazdığı yazılarla bu sürece açık desteğini sundu. Serbest bırakılması yönündeki üçüncü AİHM kararına itiraz süresi dolarken kamuoyunda serbest kalacağı beklentisi de yükselmişti.”