Antakya’nın tarihi dokusu yok ediliyor: Tarihe kepçe darbesi!
Restoratörler, mimarlar ve sanat tarihçileri Antakya’dan deyim yerindeyse “İmdat” çağrısı başlattı.
Son altı gün içinde, özellikle gece operasyonlarıyla çok sayıda yapının birer birer “temizlendiğini” söyleyen uzmanlar: “Şu anki bilgilerimize göre; Mahallem Otel, Barudi Cafe, Kavinn Otel, Avlu Restaurant, Müzeyyen Restaurant ve Çiçekli Konak Butik Otel, ilk etapta yıkılan yapılar oldu. Asi Nehri’nin Saray Caddesi tarafında ayakta kalabilmiş yapılar da maalesef artık yok” açıklamasını yaptı.
Antakya Kentsel Sit Girişimi kaleme aldığı açık mektupta ise şu ifadelere yer verdi: “17 Eylül’de gelen bir ‘imdat’ çağrısı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antakya ziyareti öncesinde etrafın ‘düzenli’ görünmesi uğruna, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından bir karar alındı ve harap görünüm veren tüm yapıların kaldırılması için kollar sıvandı.”
Deprem sonrası Antakya’nın tarihi merkezinde de ağır bir tahribat olduğunu tüm Türkiye olarak biliyoruz.
Tarihi Antakya kentiyle özdeşleşmiş olan avlulu konut dokusu içindeki sokaklar, üzerlerine yıkılan duvarlar nedeniyle yürünemez hale gelmişti ama çoğu tarihi yapılar orta hasarlı olarak kurtarılmayı bekliyordu.
Açıklamada, “Antakya’yı Antakya yapan en az 150 yıllık tarihi doku, ağır hasar almıştı ama ayağa kaldırılabilecek çok sayıda orta hasarlı yapı hâlâ ayakta ve kurtarılabilecek durumdaydı” cümlesinin altını çizen uzmanlar şöyle devam ediyor: “2023 yılının haziran ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı yöneticileri, tarihi dokudaki evlerin yüzde 80’e yakın bölümünü, sanat eseri niteliğindeki ahşap ve taş elemanların ayıklanmasına izin vermeden, uzmanların ve yerel halkın şiddetle itiraz etmesine rağmen, üstelik kepçelerle ortadan kaldırdı. Yoğun çabalar ve uzmanların ikna diplomasisi sayesinde, geriye kalabilen az sayıda orta hasarlı tarihi konut yıkımdan kurtarılabildi.
Aradan geçen üç yıla yakın zaman içinde, Antakya bütününde yeni konut alanlarının yapımına odaklanılmışken, tarihi dokunun rehabilitasyonu için gerekli bütçelerin ayrılması bir öncelik olamadı. Yavaş ve özenle ilerlemesi gereken restorasyon süreçlerinde projeler büyük ölçüde ortaya çıkmaya başlamıştı. Tarihi dokunun iyileştirilmesi çalışmaları, betonarme TOKİ konutları yapmaktan bambaşka süreçlerdir. Yavaş, özenli, taş taş işlenerek, var olan malzemeleri yine aynı yerlerinde kullanarak “iğne oyası” gibi ilerlemeyi gerektirir. 150 yıllık Osmanlı konut dokusundan bugüne kalabilmiş olan izleri “mıntıka temizliği” yaparak yok etmek, büyük bir hatadır. Tarihe saygı, geçmişten kalabilmiş izleri korumakla olur. Temizlik adına yapılmakta olan hızlı, hoyrat operasyon, daha fazla yapı yok olmadan, acilen durdurulmalıdır.”
‘AYAKTA TUTULMASI ŞART!’
Konuyla ilgili gazetemize açıklama yapan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, “Ancak statik açıdan çok kötü durumdaki yapılar en son çare yıkılabilir” diyor ve ekliyor:
“Örneğin, benim çalıştığım bir cami vardı, duvarları yerinde duruyorda ama projedeki mühendis yıkılmasını önerdi. Ama o mühendis, bizim görevimiz ise tarihi dokuları ayakta tutmak ve ayakta tutabilmek için tüm çalışmaları değerlendirmek. Bunun için bu konuda uzman olmak gerekli. Karar bir mühendise bırakılamayacak kadar önemli. Söz konusu olan tarihi belleğimiz.”