Ayasofya restorasyonunda tepki: Ayasofya, Ayasofya olalı…

Ayasofya restorasyonunda tepki: Ayasofya, Ayasofya olalı…

İnsanlık tarihi için çok önemli olan Ayasofya bakın nasıl tanımlanıyor: “Üstün evrensel değer taşıyan kültür varlığı”…

Ve unutulmamalı ki Ayasofya sadece bizim değil! Ayasofya’da başlatılan restorasyonda yaklaşık 1500 yıllık tarihi yapının içine yüksek tonajlı kamyonlar sokulmasına tepkiler sürüyor.

Sanat tarihçileri, mimarlar ve arkeologlar bunu skandal olarak nitelendiriyor.

‘SEBZE VE HUBUBAT PAZARI, HAL GİBİ!’

Gürol Sözen

(Ressam, yazar, heykeltıraş, sanat tarihçisi)

Ayasofya konusu, sanırım gündemden hiç düşmeyecek. Çünkü restorasyon ve konservasyon konusunda çalışmalar sürerken hep Ayasofya’daydım. Üstelik kubbede. Türkçe ve İngilizce ayrı iki kitap olarak, 2011 yılında Anadolu topraklarında Mozaik kitabı yayınlanırken özenle koruduğumuz bir şey vardı. Sanatın evrenselliği ve mimarlığının ötesinde yeryüzü coğrafyasının tek görkemli mozaiklerinin İstanbul’da var oluşu.

Efsanesini beraberinde getiren kutsallığı için kim ne derse desin çağının ötesindeki resmetme ve mozaiklerindeki olağandışılık. Hele Deesis yani yakarış kompozisyonu.

Ve kitabımda Ayasofya bölümüne giriş cümlem: Ayasofyanın mimarisini kutsallık ve İmparatorluk adına bezeyenler, kuşkusuz mozaik sanatına çok şey borçlular. Bu örnekler; 700 yıl öncesinden gelecek yüzyıllara bir meydan okuma. Ya da esin kaynağı…

Yayımlanan haberlerde yer alan vinçlere ve kamyonlara bakıyorum (daha önceleri de iki ve zaman zaman tek vinç vardı inip çıktığımız) vahşete çağrı! Ben yaptım oldu ile açıklanamaz. Araştırma ve fotoğraf çekimleri için 3-5 kiloluk fotoğraf çantasını bile ürkerek çıkardığımız mekân sebze ve hububat pazarı, hal gibi.

Yazık; her gün hayrete düştüğümüz tüm bunlar kültüre ve sanata, edebiyat ve toplumsal umuda bakışımızın acı örneği.

‘KORUMA ETİĞİ AÇISINDAN KAYGI DUYDUM’

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Başkanı arkeolog Nezih Başgelen önceki gün Ayasofya’ya gitti. Başgelen, Ayasofya’nın içinden ve dışından gözlemlerini gazetemize aktardı.

NEZİH BAŞGELEN

Ayasofya’nın korunması, hem ulusal hem de uluslararası bir sorumluluk. Bu açıdan geçtiğimiz günlerde Ayasofya’nın içine sokulan tonajlı araçlar ile ilgili her kesimden vatandaşlarımızın gösterdiği hassasiyet ve tepki önemli. Özellikle Edirne Selimiye’den sonra Ayasofya içindeki görünümlerin her kesimde yol açtığı infial kültürel miras konularının ortak paydamız haline gelmesini göstermesi açısından toplumumuz adına çok olumlu bir gelişme.

Ben de ömrünü kültürel mirasımızın bilinmesine ve korunmasına adamış bir kişi olarak duyduğum sorumluluk çerçevesinde Ayasofya’da olan bitenleri yerinde izlemek, içte ve dışta sürdürülen restorasyon çalışmalarını gözlemlemek için dostlarımla birlikte 24 Kasım Pazartesi Ayasofya’ya gittim. Ziyarete açık olan iç mekâna kurulan çelik iskeleleri yakından inceleyip, cep telefonumla resimlerini çekerken başıma toplanan güvenlik görevlilerince engellendim ve yanımdaki dostlarla birlikte derdest edilerek Ayasofya Camisi’nin müdürü Ramazan Ayçil’e götürüldük.

Cami müdürüne kimliğimizi ve içeride resim çekmemizin nedenlerini açıkladıktan sonra Ayasofya’nın içinde ve dışında yürütülen çalışmaları yerinde görmeye geldiğimizi de belirttik.

Bu görüşmeden sonra restorasyon çalışmaları için bilgi alabileceğimiz bir uzmana neden yönlendirilemediğimizi de açıkçası yadırgadım. Anlaşılan o sırada inanılmaz sayıda güvenlik görevlisine karşın yürütülen restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi verecek yetkili ya da uzman kişiler Ayasofya’da bulunmuyordu.

Ayasofya’yı bugüne taşıyan taşıyıcı sistemlerin, kubbenin onarımı elbette her açıdan hayati önemde. Ancak bunu sağlarken yapılan her türlü müdahalenin en üst düzey bilimsel hassasiyetle yürütülmesi gereği göz ardı edilmemeli.

Bu bağlamda 24 Kasım’daki Ayasofya ziyaretim sırasında içte ve dışta yürütülen çalışmalar çerçevesindeki gözlemlerimde insanlığın ortak belleğine karşı üstlendiğimiz sorumluluk ve koruma etiği açısından kaygı duydum.