Bulaşıkhane nerede?

Bulaşıkhane nerede?

Bir düşünün restorana gittimizde, hangimiz bulaşıkların yıkandığı yeri merak ederiz ya da bulaşıkçıları… Bulaşıkhane nerede acaba; aşağıda mı? yoksa bu katta mı? mutfak kısmında mı? diye sorduğunuzu hatırlıyor musunuz? Hayır! Morris Panych’in yazdığı ve Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği “Bulaşıkçılar” adlı oyun yakın zamanda prömiyer yaptı.

Burası bir bulaşıkhane, restoranın altında, burada üç kadın bulaşıkçı çalışıyor, biz oyunun sonlarına doğru dördüncü kadın bulaşıkçıyı da tanıyoruz ama kısa sürüyor onun hikayesi. Aslında mesele kadın ya da erkek olmaları değil, asıl mesele sınıf meselesi…

‘Neden Tiyatro’nun en güzel cevabı burada saklı aslında. Bizi bize anlattığı için, aynaya bakabildiğimiz için…

Son zamanlarda moda bir söz var yine sosyal medyada sık sık paylaşılan “eskiden mi güzeldik, yoksa eskiler mi güzeldi” diye… Yeniden kendi hikayemizi yazmalı belki de, doğaya sığınmalı, biraz etrafımıza bakmalı… Artık yanlışa dur demeli, yeri geldiğinde de ezilenlerin sesi olmalıyız işte o zaman gerçek bilinçli bir toplum olabiliriz.

ÜÇ KADIN…

“Bulaşıkçılar” yeri geldiğinde susmamayı öğreniyor. Bu üç kadın “Bulaşıkçı’lar”, görünmeyenleri görünür kılıyor. Absürt mizah ve çarpıcı gerçekliğin iç içe geçtiği bu oyun, seyirciyi sistemin kıyısında sıkışmış kadınların hem trajik ara ara ise komik dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

Az konuşarak hatta az hareket ederek nasıl bu kadar iyi oyuncu olunurun cevabı oyunda ustada saklı. Şebnem Sönmez usta oyunculuğuyla en büyük alkışı alıyor. Özge Özpirinçci yaklaşık bir buçuk saat sergilediği performansıyla oyunu hep yukarda tutuyor.

Günümüze yani yukardakilere atılan taşlar metine ustaca yerleştirilmiş. Her atılan taşa uzun uzun alkışlar ise çok yakışıyor.