CHP’li Karatepe, iktidar olduklarında vatandaşın cebine giren miktarın artacağını söyledi: ‘Çocuklar ‘para yok’ diye aç bırakılamaz’
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– Önümüzdeki seçimden CHP birinci parti çıkarsa ilk anda ekonomik olarak nelerin değişmesini öngörüyorsunuz?
31 Mart gecesi bunun küçük bir provasını yaşadık. Sandıklardan çıkan sonuç, bir gecede toplumun moralini, beklentilerini, hatta piyasanın havasını değiştirdi. CHP iktidarıyla birlikte bu etki çok daha güçlü yaşanacak. Kaynaklar artık bir avuç yandaşa değil, halka akacak. Kamu ihaleleri, partili iş insanlarının kasasına değil, ülkenin üretim kapasitesine gidecek. Ekonomide keyfiyet sona erecek, şeffaflık ve liyakat dönemi başlayacak. Türkiye yeniden akla, adalete ve emeğe dönecek.
‘BORSA TAVAN YAPACAK’
– Beklentilerin değişmesi ekonomiye nasıl etki edecek?
Borsa muhtemelen tavan yapacak. Fiyatlama davranışlarında değişiklik olacak. Örneğin CHP’ye yönelik davalara bakalım; İmamoğlu tutuklandıktan sonra hem borsa çöktü hem döviz rezervleri azaldı. Merkez Bankası faizleri artırmak durumunda kaldı. Enflasyon yükseldi. Olumsuz bir gelişme ne kadar hızlı etki ediyorsa, olumlu bir gelişme de de aynı hızla etki edecek.
– Peki CHP iktidarında ilk olarak, direkt vatandaşa dokunan hangi kararlara imza atılacak?
Vatandaşlar en çok hayat pahalılığından şikayetçi. Bu iki veriye bağlı: Cebinize giren para miktarı ve fiyatlardaki değişim. İktidar, enflasyon düşerse vatandaşın iyi hissedeceğini söylüyor. Ama enflasyon düşse bile insanların hayatı kolaylaşmaz.
– Alım gücü nedeniyle mi?
Cebinizdeki para miktarı artmadıkça, fiyatlar artmasa bile ihtiyaçlarınızı karşılayamazsınız, çünkü mevcut gelir seviyesi çok düşük. Vatandaş kirasını ödeyemiyor, çocuklarının ihtiyacını karşılayamıyor. Fiyatlar bu seviyede kalırsa, enflasyon sıfır dahi olsa mevcut veriler olduğu yerde kaldığı için rahatlama olmaz. Gelir artmalı.
– CHP vatandaşın gelirini nasıl artıracak?
İlk andan itibaren bir taraftan vatandaşın cebine girecek olan para miktarını artırırken diğer taraftan cebinden çıkan miktarın da düşük kalmasını sağlayacağız. Bir gecede hayata geçebilecek uygulamalar var. Emekli aylıkları artacak. En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine çıkacak. Memur emeklilerine seyyanen zammı hemen hayata geçireceğiz. Yasa ile hiç geliri olmayan ailelere “temel vatandaşlık geliri” sağlanacak. Enflasyon verisi TÜİK veri tabanında bulunan verilerle gerçekçi olarak yeniden hesaplanacak ve ortaya çıkacak fark ücretlere artış olarak yansıtılacak. Kredi kartlarında çok yüksek faizler var. Bu yüksek faizlerin üzerine iktidar bir de yüzde 30 vergi koyuyor, bu vergileri sıfırlayacağız. Buna ek olarak vatandaşın omzundaki ağır vergi yükleri kalkacak.
‘VERGİ DİLİMİ DEĞİŞECEK’
İlk vergi dilimini yoksulluk sınırının yıllık tutarına çekeceğiz. Çok paranız varsa ve 100 milyon lira faiz geliri elde ediyorsanız ödediğiniz vergi oranı yüzde 17.5. Ama 158 bin liralık ücret yüzde 20’lik vergi diliminde. Bu son bulacak. Ev kirası, eğitim harcaması, sağlık ve ulaşım giderleri gibi belli harcama kalemlerinin vergi matrahından düşülmesini sağlayacağız.
– Asgari ücret için de hemen düzeltme gelecek mi?
Asgari ücret artacak. Asgari ücretin artırılmasının ekonomi açısından kötü olmadığını İspanya örneğinde görüyoruz. İspanya’da sosyal demokrat bir iktidar var. Asgari ücrete AB’nin hiçbir ülkesinde görülmeyen bir artış yaptı. Son dönemde İspanya Avrupa’nın en iyi ekonomik performans gösteren ülkesi oldu. İspanya’nın büyüme oranı Avrupa’da rekor kırıyor.
– Küçük esnaf artan asgari ücreti nasıl karşılayacak?
Özellikle esnaf, KOBİ gibi küçük işletmelere, belli sayıda çalışanı olanlara ciddi şekilde asgari ücret desteği vereceğiz. Bir ile 10 kişi arasında çalışıyorsa belli oranda, 10 ile 50 arasında çalışıyorsa başka bir oranda destek sağlayacağız. Asgari ücret artışı yaparken küçük esnaf mağdur olmayacak.
– Üretimi ve istihdamı büyütmek için neler planlıyorsunuz?
Üretimi ve istihdamı artırmak için Türkiye’nin yeniden planlı bir kalkınma sürecine girmesi şart. Bu nedenle planlama teşkilatını yeniden kuracağız ve kalkınma politikalarını bu kurumun yapacağı bilimsel çalışmalar doğrultusunda yürüteceğiz. Sanayi, tarım, enerji, teknoloji alanlarında dengeli yatırımlarla üretimi güçlendirecek, istihdamı kalıcı hale getireceğiz.
– Tüm bunların gerçekleşebilmesi için para var mı?
AK Parti iktidarının en başarılı olduğu konulardan biri de bütçede para olmadığıyla ilgili vatandaşı ikna etmeleri. Bu; bütçe kaynaklarını kimden yana, nasıl kullandığınızla, tercihlerinizle ilgili. Meclis’e sunulan bütçe teklifiyle ilgili analizlere baktığımızda “Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 3.5 seviyesinde tutacağız” ifadesini sıklıkla görüyoruz. Bütçe açığı ya da bunun milli gelire oranı diye baktığınız zaman o açığın ortaya çıkmasına yol açan unsurları göz ardı etmiş oluyorsunuz.
– Nedir bunun anlamı?
Bütçe açığı, bütçenin gelir ve gider farkıdır. Gider tarafında hangi kalemlere harcama yapılıyor, hangi kalemlerden “tasarruf” ediliyor; gelir tarafında kimden ne kadar vergi alınıyor… Vergi gelirleri öngördüğünüz kadar artmıyorsa bu bütçe açığına yol açar. Bu durumda vergi gelirlerinin nasıl artırılacağına bakılır. Bugün Türkiye’de vergilenmeyen önemli gelirler var.
– Hangi gelirler vergilendirilmiyor?
Kanuna göre yurt dışında vergi cenneti olarak bilinen yerlere giden paradan yüzde 30 vergi alınması gerek ama alınmıyor. Çünkü bu verginin alınabilmesi için vergi cenneti olan ülkelerin listesinin cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması gerekiyor. Ama bu liste 19 yıldır yayımlanmıyor. Soruyoruz: Bu listeyi yayımlamayarak kimleri kolluyorsunuz… Bütçede “vergi harcamaları” diye bir kalem var. Alınmasından vazgeçilen KDV, ÖTV ya da kurumlar vergisi. Dolayısıyla gelir tarafında yapılacak işlere bakacağız.
– Meclis’te 2026 yılı bütçe görüşmeleri başladı. Nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız?
2026 yılı bütçesinde kamu çalışanlarına yapılacak ödemelerin bütçe içerisindeki payı yüzde 29.1. Bu oran 2016’da da aynı. Fakat ilginç olan; 10 yılda kamuda çalışanların sayısı neredeyse yüzde 50 artmış ama bütçeden ayrılan pay hiç değişmemiş. Bunu ücret artışlarını sınırlandırarak başarıyorlar.
‘AÇIK EYT’DEN DEĞİL’
Benzer durum emekli aylıklarında da söz konusu. Bakan Işıkhan sosyal güvenlik sisteminin dengede olduğunu söylüyor. EYT’den emeklilik sistemine dahil edilen kişi sayısıyla birlikte emekli sayısı 16 milyonun üzerine çıktı. Ama sizin sisteme aktardığınız kaynak artmıyor. Demek ki aynı miktarda parayı daha çok kişiye bölüştürüyorsunuz. Bu tabloda emekliye çok para verdikleri için bütçe açığı verildiği söylenemez.
‘FAYDA’YA BAKACAĞIZ’
Sağlık harcamaları yatay seviyede. Bir değişiklik yok. Eğitime ayırdığımız kaynakta değişiklik yok. Bizim ilgilendiğimiz konu, bütçe açığına yol açan harcamaların hangi toplumsal kesime ne kadar fayda sağladığı. Milyonlarca çocuğun aç olmasının maliyet hesaplaması olmaz. Devlet “Para yok” diye çocukları aç bırakmaz.
‘EN AĞIR YÜK FAİZ’
– Bütçedeki en ağır yük nedir?
Bütçedeki en ağır yük her zaman faiz. Faiz gideri çok yüksek. Biz iktidara geldikten sonra enflasyon ile birlikte faizler de düşecek. Faizler düştüğü için faizlerin bütçe üzerindeki yükü azalacak. İktidar faizlere dokunmuyor. O yüzden faiz dışı bütçe fazlasına bakıp eğitimden, sağlıktan, emekliden kısıyor.
– CHP faiz düşüşünden başka nereden tasarruf sağlayacak?
Kamu özel işbirliklerine yapılan harcamalardan tasarruf edeceğiz. İhale Kanunu bugüne dek 200’den çok kez değiştirildi. Biz ihale kanununu ilk günkü amacına uygun olarak yeniden yazacağız. Dolayısıyla buralarda yapılan harcamaların ya da maliyetlerinin çok üstüne mal olan işlerin sınırlanmasını sağlayacağız.
‘AKILLARI HEP İNŞATTA’
– 2026 bütçesinde yatırımlarla ilgili dağılım nasıl?
Kamunun sosyal sektörler için bile yatırım için ayırdığı kaynaklar sınırlandı. Genel yatırımlara baktığımızda 2026’da konut için öngörülen tutar, toplam yatırım harcamaları içinde yüzde 31.6. Ulaştırma yatırımları da yüzde 34.6. Yani toplam yatırımların yüzde 66.2’si inşaat işine gidiyor. Bu oranlara özel sektör yatırımları da dahil. Aklımız, fikrimiz inşaat. İnşaata kategorik olarak karşı değiliz ama bilime, teknolojiye, enerjiye yatırım çok daha önemli.
– Geri kalan nedir?
Üretime ilişkin yatırımlar yüzde 16.9, enerji 1.8, turizm binde 7, eğitim 2.8. Sağlık 3.6. Bütçeden tarıma ayrılan kaynak 2006’da bütçenin yüzde 2.7 iken 2026’da binde 9 ile yüzde 1’in altında. Yani 10 yılda üçte birine inmiş.
– Rakamlarla ortaya koyduğunuz bu tablodan sonra 2026’nın bütçe özeti nedir?
Bu bütçe; Türkiye’nin kalkınması, vatandaşın refaha ermesi için hazırlanmış bir bütçe değil. Bu bütçenin hedefi kamuya borç verenleri memnun etmek. Sosyal güvenlik harcamaları kısılırken faiz harcamaları yüksek. OECD ülkeleri arasında devletin ekonomideki payı ortalamasının çok altındayız. Bizde yüzde 33-34, Fransa’da yüzde 55. “Devlet küçülsün” dedikleri aslında birilerine kaynak aktarılırken toplumun büyük çoğunluğuna verecek bir şey kalmaması. Biz bu düzeni değiştirmek istiyoruz.
TÜRKİYE DÖVİZE BAĞIMLI HALE GELDİ
– Ali Babacan’ın ekonominin başına geçme ihtimali konuşuluyor. Şimşek gitse Babacan gelse ne değişir?
Aralarında fark yok, ekonomi politikaları anlamında Mehmet Şimşek neyse Babacan da o. Şimşek Maliye Bakanıyken, Babacan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısıydı. Bugün karşı karşıya kaldığımız ekonomik sorunların temelinde AK Parti dönemi boyunca uygulanan neoliberal politikalar var. Bu kararların altında Babacan’ın da imzası bulunuyor.
– Kamuoyunda Babacan dönemi çok başarılı olarak anımsatılıyor…
Babacan döneminde dünyada para boldu, Türkiye’ye yüklü miktarda döviz girişi oldu. İnsanlar da kendisini görece iyi hissetti. Ama baktığınızda kamuda ne varsa Babacan dönemi dahil, sattılar. Sonra döndü “Yanlış yapmışız” dedi. Bugün Türkiye dövize bağımlı bir ülke haline geldi.
– Şimşek o yüzden mi sürekli Türkiye dışında?
Evet. Görüştüğü kişiler fon yöneticileri, yani faizle para verenler. Sürekli döviz borçlanmak döviz bağımlılığını kalıcı hale getiriyor. Borç olarak ülkeye giren para bir gün kazandığı faizle birlikte girdiği miktardan çok daha fazlası olarak çıkacak. Bu da gelecekte daha çok döviz bulmak zorunda kalma anlamına gelir.
– Döviz bağımlılığından kurtulmanın yolu nedir?
Dış ticaret açığımız, yani ihracatımız ve ithalatımız arasındaki fark büyük olduğu için döviz bulmak zorunda hissediyoruz. Borç almak için dolaşıyorlar. Türkiye’nin döviz bağımlılığını ortadan kaldırmanın yolu; dış ticarette fazla vermekten geçer. Yani sattığımızdan daha az ürün ithal etmeliyiz. Bunun için sanayi, tarım politikalarında köklü değişiklikler olması gerekir ama tarımsal üretiminde dışa bağımlık son 10 yılda neredeyse iki katına çıktı. İktidarın böyle bir planı ve hedefi yok.
PORTRE
Malatya’da doğdu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümünde, yüksek lisans ve doktora eğitimini burslu olarak bulunduğu New Orleans Üniversitesi’nde tamamladı. Mülkiye’de 2012-2015 yılları arasında fakülte dekanı olarak görev yaptı. Atatürkçü Düşünce Derneği, Finans Derneği gibi sivil toplum örgütlerinde yönetim kurulu üyeliği, başkan yardımcılığı ve başkanlık gibi görevlerde bulundu. CHP’nin 38. Olağan Kurultay’ında Parti Meclisi üyeliğine seçildi. CHP’nin Gölge Kabinesinde, Hazine ve Maliye Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor.








