Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Türkiye’yi Trump’a şikâyet etmek
Rusya-Ukrayna savaşının uzamasının Türkiye için de kötü sonuçlarının olacağını yazmıştım. Bu kötü sonuçlar arasında, Fener Patrikhanesi’nin Türkiye için daha büyük bir baş ağrısı olması da geliyordu ki Fener Patriği Bartholomeos’un geçen hafta ABD’de Trump’la görüşmesinde Türkiye’yi açıkça şikâyet etmesi, bu endişemin yersiz olmadığını gösterdi.
Fener Patriği, Trump’ı ziyaretinde siyasi konuları ele alırken Türkiye’de “gayrimüslimlerin uğradığı baskıları” ABD başkanına şikâyet ettiğini basına duyurmaktan çekinmedi. Basınımızın bir kısmı buna tepki gösterirken bazıları suskunluğunu koruyor.
Bartholomeos’un hâlâ devam eden ABD çıkarması öncelikli olarak Fener’in Trump yönetimiyle ilişkileri onarma kaygısından kaynaklanıyor. Zira Fener Patrikhanesi, ABD’nin küresel ve Rusya karşıtı politika izlemesini savunan Joe Biden’a açık destek vermiş ve seçimden önce ona olan desteğini açıkça ifade etmişti: 2020’de Biden seçildiğinde Fener Patriği onu, “hür dünya” adına tebrik etmişti. ABD’deki son başkanlık seçimleri öncesinde de Fener Patrikhanesi ile bağlantılı kişiler, ABD basınında yazdıkları makalelerde, “Trump’a verilecek her oyun ekümenikliğe karşı bir darbe” olduğunu savunuyorlardı. İşte böyle bir ortamda Trump iktidara geliverince, Fener de bir bocalama geçirdi ama gidene ağam gelene paşam politikasından vazgeçmedi. Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturmasından kısa süre sonra, ABD Ortodokslarının başı (Fener’e bağlı) Başpiskopos Elphidpphoros, Trump’ı ziyaret etti ve Trump’ı, Roma İmparatoru Büyük Konstantin’e benzetti (kantarın topuzunu bu kadar kaçırmaya ne demek gerekir, onu burada yazmayayım). Şimdi de Fener Patriği Bartholomeos, bu ilişkiyi daha da perçinlemeye çalışıyor.
Fener Patriği, Lozan’da kendisine tanınan alanın epey dışına çıkarak kendisini bütün dünya Ortodoksların mutlak lideri olarak ortaya koymaya çalışıyor. ABD de Doğu Avrupa’daki Ortodoks halkları Fener aracılığıyla etkilemek istediği için buna destek veriyor. Fakat önceden de yazdığımız üzere Ortodoks dünyasındaki diğer kiliseler, Fener’in böyle bir yetkisini tanımıyor. Mesela geçen hafta Türkiye’ye gelen Kudüs Patriği Theofilos, Fener Patriği’ni aramadı bile. Bunun Fenerli yetkilileri nasıl kızdırdığı tahmin edilebilir.
Ukrayna savaşının bize zararı Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ve savaşın uzaması, Fener’e ve onu destekleyen çevrelere fırsat verdi. Zira bu saldırının ardından doğal olarak Ukrayna’da Rusya ile bağlantılı her kuruma engel olunurken Rus Ortodoks Kilisesi’nin Ukrayna kolu da tasfiyenin eşiğine geldi. Öte yandan bu kilisenin tasfiye edilecek olmasından Fener yararlanıyor ve Ukrayna’da Rus Kilisesi’nden alınan kilise binaları ve cemaatlerinin çoğu, doğrudan Fener’e bağlanıyor. Benzer bir süreç, Baltık’ta da sürüyor. On gün önce Fener Patriği, Letonya yönetiminin davetlisi olarak bu ülkeye gitti ve burada Letonya cumhurbaşkanı ve başbakanınca karşılandı. Mesele Letonya’daki bütün Ortodoks cemaatlerin de Fener’e bağlanması. Bütün bu şartlar altında Fener, Türk makamlarına “Arkamda, bana doğrudan bağlı olan milyonlarca Ortodoksun desteği var” diyerek kafa tutma imkânına kavuşuyor. Bu konunun, Türkiye’deki gayrimüslimlerin haklarıyla alakalı olmadığını ayrıca belirtmeye gerek yok.
Türkiye’de bazıları Fener aracılığıyla Ortodoks dünyasının denetlenebileceğini, Fener Patriği’nin Türkiye için lobi yapacağını söylüyordu. Trump ile görüşmesinde gördük, Türkiye için nasıl lobi yaptığını. Lozan’a giden heyet, neleri savunduğunu biliyordu. O nedenle Lozan düzeninde en ufak bir gevşekliğe gitmemek, bizim için yaşamsal önemdedir