Kadın emeği düşük ücret, uzun mesai, mobbing ve sendikasızlık sarmalında: Tekstilde sömürü çarkı

Kadın emeği düşük ücret, uzun mesai, mobbing ve sendikasızlık sarmalında: Tekstilde sömürü çarkı

Türkiye’nin ihracatında stratejik yere sahip tekstil ve hazır giyim sektörü, Güneydoğu Anadolu’da büyümeye devam ediyor. Ancak Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) tarafından hazırlanan “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Tekstil Sektöründe Kadın Emeği ve Sendikal Algı Raporu”, bu büyümenin kadın emeği üzerinde ağır bir sömürüye dayandığını gösteriyor. Rapora göre bu tablo yalnızca bölgeye özgü değil; Türkiye genelinde de tekstil sektörü, ucuz ve güvencesiz emeğin üzerine kurulu.

Rapor Adana, Malatya, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa illerinde 116 kadın işçiyle yapılan anket ve görüşmelere dayanıyor. Günde 10-12, bazen 36 saate varan vardiyalar, keyfi maaş kesintileri, taciz ve mobbing vakaları, yetersiz iş güvenliği önlemlerine dikkat çekiliyor. Kadınların yüzde 62.2’si fazla mesaiye zorlanıyor, yüzde 44.7’si mesaiye kalmayı reddettiklerinde baskıya maruz kaldıklarını, yüzde 40’ı tehdit edildiğini, yüzde 14.9’u ise hakarete uğradığını belirtiyor. İşçiler yaşam maliyetinin çok altında gelirle geçinmeye çalışıyor. Yüzde 95.7’si ürettikleri markalı giysileri satın alamadığını söylüyor.

Araştırmaya göre kadın emeği, ucuz işgücü politikalarının merkezinde. Bölgedeki birçok fabrika İŞKUR aracılığıyla genç kadınları işe alıyor, ancak evlilik ve çocuk sonrası kadınlar hızla işten kopuyor. Doğum ve emzirme/ süt izni, kreş ve güvenli ulaşım gibi temel haklar sadece kâğıt üzerinde. Kadınlar ev içi bakım yükümlülükleriyle fabrika baskısı arasında ezilirken bir işçi şu sözle yaşadıklarını özetliyor: “Ne patrona yarandım ne aileme.” Bir başka işçi, ped değiştirmesi gerektiğini belirttiğinde ‘biraz daha tut’ yanıtıyla karşılaştığını aktarıyor.

Ayrıca işverenlerin “kadınlar daha itaatkâr ve sendikalaşmaz” anlayışı, kadınların en kırılgan halkaya dönüşmesine neden oluyor.

SÖZLÜ VE FİZİKSEL TACİZ

Araştırmada görüşülen kadınların önemli bir kısmı ustabaşlarının fiziksel teması ve sözlü tacizine maruz kaldığını anlatıyor. Ancak şikâyet mekanizmalarına güven düşük. Bir kadın neden şikâyetçi olmadığını “Ustabaşına söylesek azar işitiyoruz. ‘Sen yanlış anlamışsındır’ diyorlar” ifadesiyle açıklıyor.

MARKALARA ÇAĞRI

Devletin bölgesel teşvik politikalarıyla kurulan fabrikalar, rapora göre ucuz emek düzenini kalıcı hale getiriyor. Teşvik süresi dolan fabrikaların kapanması ya da düşük ücretli çalışmayı sürdürmesi, “kadın istihdamı artışı” söyleminin gerçekte sömürüye zemin hazırladığını gösteriyor.

Raporda ayrıca, küresel markaların fabrikalarla üretim ilişkilerine dikkat çekiliyor. Sendikal nedenle işten çıkarılan işçilere rağmen markanın üretimi durdurmaması, “etik kodlar, yalnızca vitrin süsü” ifadesiyle eleştiriliyor. Rapora göre küresel markaların “sıfır tolerans” politikaları yalnızca kâğıt üzerinde. Tedarik zincirlerinde şeffaflık yok. Ayrıca sendikal örgütlenmenin yalnızca işverenlerce değil, yargı ve idari baskılar yoluyla da sınırlandığı vurgulanıyor.

BİRTEK-SEN, markalara tedarik zincirinin tüm halkalarında sorumluluk alma; devlete teşvik politikalarını emek haklarını gözeterek düzenleme; sendikalara ise kadın işçilerin taleplerini merkezine alma çağrısı yapıyor.