KESK, ihraç edilen üyeleri için yürüyor: ‘Acılar istatistik değil sınıfsal dramın adıdır’

KESK, ihraç edilen üyeleri için yürüyor: ‘Acılar istatistik değil sınıfsal dramın adıdır’

KESK, dokuz yıl önce ihraç edilen üyelerinin göreve iadesi için sahaya iniyor. 13 Ekim’de Diyarbakır’dan başlayacak yürüyüş 17 Ekim’de Meclis’in önünde son bulacak. Kendisi de bir KHK mağduru olan konfederasyon eş genel başkanı Ahmet Karagöz, “Yüz bini aşkın emekçi tek bir imzayla, savunma dahi alınmadan, ‘güvenlik’ bahanesiyle kamudan ihraç edilmiştir. İktidar, suçlu ile suçsuzu ayıracak mekanizma işletmeden, kendisine muhalif kamu emekçilerini hedef almıştır. Hâlâ binlerce emekçi keyfi kararların mağdurudur” dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016 tarihinde düzenlediği hain darbe girişiminin ardından çıkan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile birlikte kamuda çalışan çok sayıda kişi görevlerinden ihraç edildi. İhraç edilen 125 bin 612 devlet memurundan 4 bin 259’u Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesiydi. Bu süreçte KESK’e bağlı sendikalardan Büro Emekçileri Sendikası (BES) Diyarbakır önceki dönem Şube Başkanı Ahmet Çoban, BES üyesi Necdet Kalkan, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Malatya önceki dönem Şube Eş Başkanı Bülent Uçar, Mücahit Karataş, Yapı Yol Sen üyesi A.Vahap Alptekin, Ömer Faruk Arsoy, Gökhan Açıkkollu OHAL Komisyonu’nun geç gelen kararlarıyla, ölümlerinden sonra görevlerine iade edildi. Yine; Eğitim Sen Adana Şubesi üyesi, Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi, Barış Akademisyeni Dr. Mehmet Fatih Tıraş, SES Diyarbakır Şubesi üyesi Abdulhafiz Filiz, BES Şırnak üyesi Haşem Kara, BES Diyarbakır üyesi Zekeriya Ekmen, Eğitim Sen Tunceli, Bartın ve Tekirdağ’da görev yapmış sendikacı Kazım Ünlü, SES Diyarbakır Şube üyesi Zeynep Binen, Eğitim Sen üyesi Aslan Duman ve daha birçok emekçi, ihraçların yarattığı koşullar nedeniyle yaşamını yitirdi.

Bugün itibarıyla KESK’li memurlardan yüzde 52’si tüm özlük haklarıyla görevlerine döndü ancak 2 bini aşkın memur hâlâ görevinden uzakta…

KESK bu çerçevede; dokuz yıldır kamudaki görevlerinden uzak kalan ihraç mağduru emekçilerin görevlerine geri dönmeleri talebiyle bir yürüyüş düzenleyecek.

DİYARBAKIR’DA BAŞLAYIP TBMM’DE BİTECEK

Yürüyüş 13 Ekim 2025’te, KESK’e bağlı sendikalar, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri, ihraç üyeler, KESK bileşenleri ile emek ve demokrasi güçlerinin katılımıyla yapılacak basın açıklamasıyla, Diyarbakır’da başlayacak. Aynı gün Şanlıurfa’da gerçekleştirilecek karşılama ve basın açıklamasıyla yürüyüş sürecek. Ertesi gün ise adresler Adıyaman ve Gaziantep olacak. 15 Ekim’de Adana ve Mersin’de yapılacak basın açıklamalarıyla yürüyüş sürecek 16 Ekim’de ise Ankara’ya ulaşılacak. 17 Ekim’de, siyasi partiler, emek ve demokrasi güçlerinin katılımıyla TBMM Dikmen Kapısı önünde bir basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirilecek. Basın açıklamasının ardından, KESK heyeti Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştirecek.

‘ADALET DEĞİL KEYFİYET HÜKÜM SÜRDÜ’

Kendisi de KHK’den ihraç edilmiş bir emekçi olan KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz ihraçlar döneminde yaşananlara ve taleplerine ilişkin Cumhuriyet’e konuştu. OHAL dönemiyle birlikte çıkarılan KHK’lerin sadece bir dönemin değil, Türkiye’de hukuk ve adaletin çöküşünün de sembolü olduğunu söyleyen Karagöz, “Yüz bini aşkın kamu emekçisi OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulunmak zorunda bırakılmış, başvurmayanlarla birlikte 150 bini aşkın emekçi tek bir imzayla, tek bir savunma dahi alınmadan, ‘güvenlik’ bahanesiyle kamudan ihraç edilmiştir. Oysa hukukun en temel ilkesi savunma hakkıdır. Savunma hakkı tanınmadan verilen her karar; adaletin değil, keyfiyetin hüküm sürdüğünü gösterir. İktidar, bu süreçte suçlu ile suçsuzu ayıracak hiçbir mekanizma işletmeden, sadece kendisine muhalif olan kamu emekçilerini hedef almıştır” dedi.

152 KESK’Lİ İHRAÇ MAĞDURİYETİNDEN YAŞAMINI YİTİRDİ

Eski AKP Isparta İl Başkanı Osman Zabun’un ihraç edilen emekçiler için ‘Ağaç kökü yesinler’ dediğini anımsatan ve bu sözün, zulmün siyasal ve ahlaki düzeydeki utanç vesikası olduğunu belirten Karagöz, “Ancak bizler, o sözleri bir utanç değil, direnişin manifestosu olarak gördük. Çünkü KESK, ihraç edilen her bir üyesinin yanında durdu; onları ne yalnız bıraktı, ne de namerde muhtaç etti. Evet, ihraç edilen arkadaşlarımızın büyük bir bölümü hayata yeniden tutunmanın yollarını buldu. Kimi toprağa döndü, kimi kaleme sarıldı, kimi yeniden öğrendi, yeniden öğretti. Tarımda, sanatta, yazında, bilimde… Her alanda; emeğin, bilginin ve dayanışmanın gücüyle yaşamı yeniden kurdular. Ancak biliyoruz ki bu mücadele bitmedi. Çünkü hâlâ 100 binlerce emekçi, tek bir gecede alınan keyfi kararların mağdurudur. Çünkü 152 arkadaşımız, yaşadıkları ekonomik, toplumsal ve psikolojik yıkımların ağırlığı altında yaşamını yitirmiştir. Bu ölümler, bu acılar bir istatistik değil, bir sınıfsal dramın adıdır. Ve biz bu adaletsizliği, bu insanlık dışı uygulamayı unutmayacağız, unutturmayacağız” diye konuştu.

‘YARGI TAMAMEN SİYASETİN VESAYATİNDE’

Ayrıcalık değil; sadece hukukun işletilmesini ve adaletin tecellisini talep ettiklerinin altını çizen Karagöz, “Defalarca Adalet Bakanlığı’ndan randevu talep etmemize rağmen, bu çağrılar yanıtsız bırakıldı. Çünkü yargı, bugün tamamen siyasetin vesayeti altındadır. Kararları hukuk adına değil, iktidarın talimatlarıyla verilmektedir. Bir kez daha sesleniyoruz: Yargı bağımsız olmalıdır! Bu ülke, tek adam rejiminin gölgesinde değil, hukukun üstünlüğü altında yönetilmelidir. Belediye başkanlarının, milletvekillerinin tutuklandığı; halk iradesinin yok sayıldığı bir düzende adalet beklemek zor olsa da, biz fiilî ve meşru mücadele geleneğinden gelen bir konfederasyon olarak bu karanlığı yırtacağız. KESK, bütün ihraç üyeleri görevlerine dönene kadar, adalet, emek ve demokrasi mücadelesinden bir adım dahi geri atmayacaktır” ifadelerini kullandı.