Kuşatma altında Çin… Uzmanlardan uyarı: ‘Serbest ticaret kısıtlaması, ticaret hacminde gerilemelere neden olur’

Kuşatma altında Çin… Uzmanlardan uyarı: ‘Serbest ticaret kısıtlaması, ticaret hacminde gerilemelere neden olur’

ABD, Pasifik ülkeleri ile ticaret anlaşmalarına devam ediyor. ABD’nin sert tarife uygulamalarının ardından gelen anlaşmalar akıllara ‘kapitülasyon’ konusunu getiriyor. Pasifik ülkelerindeki etkinliğini bu yolla artırma çabası içinde olan ABD, Çin’i bölgede yalnızlaştırarak kuşatılmış bir pozisyona sokuyor. Yaşanan son gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendiren Emekli Pekin Büyükelçisi Rafet Akgünay, “ABD bu anlaşmalarla Pasifik ülkelerine el uzatmaktan ziyade yumruk uzatıyor” dedi. Washington-Pekin arasındaki iktisadi gerilimi inceleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi Uzmanı Dr. Elif Kaya ise, “Serbest ticaretin kısıtlanması tüm dünya ticaret hacminde gerilemelere neden olur” ifadelerini kullandı.

ABD PAZAR ARAYIŞINDA

ABD’nin Asya Pasifik’te etkinliği giderek artıyor. Bölge ülkelerine serbest ticareti kısıtlayan tarife uygulamalarına karşı ülkeler ABD ile ticaret anlaşmaları yoluna gidiyor. ABD, tarifelerin kalkması karşılığında ise ülkelerin kendisi için açık pazar haline gelmesi beklentisinde. Hindistan ve Malezya, ülkelerinin ekonomik bağımsızlığına vurgu yaparak ABD ile müzakereleri sürdürüyor fakat Japonya, Vietnam, Filipinler ve Endonezya ile yapılan anlaşmalar ülkeyi ABD’nin açık pazarına dönüştürme riski barındırıyor. Örneğin Endonezya ile yapılan anlaşmayla ABD’nin sanayi, gıda ve tarım ürünlerine karşı ‘engellerin yüzde 99’unun kaldırılacağı’ fakat Endonezya üretimi ürünlere ABD’de yüzde 19’luk vergi uygulanmaya devam edileceği belirtiliyor. Filipinler’de ise yüzde sıfırlık tarife karşılığında ABD, ülkeye yüzde 20 oranında bir gümrük vergisi koymakta. Vietnam ile yapılan anlaşma da benzer şekilde ABD’ye gümrük tarifesinin uygulanmayacağını fakat Vietnam’dan gelen mallara yüzde 20, üçüncü bir ülkeden aktarımı söz konusu olduğundaysa yüzde 40 vergi tarifesi uygulamasını öngölmekte. Japonya ise geçtiğimiz günlerde yapılan anlaşma ile hem ABD’ye 550 milyar dolar yatırım yapmayı hem de Japon pazarının ABD’ye açılmasını kabul etti. Karşılığındaysa otomotiv yedek parçası gibi ürün gruplarına yüzde 25 olan ABD tarifesi yüzde 15’e düşürülecek. Çin’e hareket alanı bırakmamayı hedefleyen anlaşma ve tarifelere karşı Çin tarafıysa bir yandan ‘Birleşik Ulusal Pazar’ uygulaması ile iç piyasayı güçlendirmeye çalışıyor ve Çin menfaatleri pahasına gerçekleşecek her anlaşmanın karşısında olduğunu bildiriyor. Diğer yandan iki ülke arasındaki 90 günlük ticari ateşkesin uzatılması gündemde. ABD’nin Çin’e uyguladığı yüzde 145’lik tarifleri yüzde 30’a düşüren ateşkesin uzatılması ve olası ticaret anlaşmaları için iki ülkenin temsilcilerinin bugün İsveç’in başkenti Stockholm’de görüşmesi planlanıyor.

GÖRÜŞMEDE NE KONUŞULACAK?

ABD heyetinin görüşmelerde, Çin’in Rusya ve İran’dan yaptırımlı petrol alımını gündeme getirmeyi planladığı bildirilirken heyet başkanı Hazine Bakanı Scott Bessent yaptığı açıklamada, görüşmelere olumlu yaklaştığını ifade ederek, “Çin ile ticaret artık çok daha yapıcı bir zeminde” dedi. Emekli Pekin Büyükelçisi Rafet Akgünay, iki güç arasındaki ticaret savaşının olası sonuçlarını ve bölgenin geleceğini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Akgünay, “Amerika şu anda Asya Pasifik ülkeleri ile Çin karşıtı anlaşmalara gidiyor fakat şu da unutulmamalı, bu ülkeler Çin’den ciddi derecede çekiniyorlar. Amerika’nın bu dayatmacı yaklaşımları Pasifik ülkelerini tam olarak Çin’den uzaklaştırıyor mu bunu göreceğiz” dedi.

‘AMERİKA HESAP HATASI YAPIYOR’

‘TÜM DÜNYA TİCARET HACMİNDE GERİLEMELERE NEDEN OLUR’

İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi uzmanı Dr. Elif Kaya Washington-Pekin arasındaki iktisadi savaşı Cumhuriyet’e değerlendirdi. Kaya, “ABD Çin’i ekonomik bir tehdit olarak görüyor, fakat bu tehdidi diğer dört düşmanından daha ciddi olarak kavrıyor ve doğrudan saldırmıyor. Çünkü ABD çok iyi biliyor ki dünya ekonomisine sahip olan dünyanın ‘hegemonik gücüne’ sahip olur. Çin şu anda nominal gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) hesaplamalarında ikinci ve satın alma gücü parametresine yönelik yapılan hesaplamalardaysa birinci sırada yer alıyor. Bu da ABD’nin hegemonik gücünü yavaş yavaş kaybedeceği anlamına geliyor” dedi. Kaya, ABD’nin ‘Make America Great Again’ (Amerika’yı Tekrar Harika Yap) sloganını hatırlatarak “Kimin düştüğü ve yükseldiği çok önemli. Avrupa devletleri ve ABD’nin ekonomisi yavaşlarken en hızlı büyüyen ekonomilerinin birçoğunun Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu’da konuşlandığını görüyoruz. Bu ülkelerle en sıkı ticaret bağı bulunan ülke ise Çin. Çin’in 124 ülkenin en yakın ticaret partneri olduğunu biliyoruz. ABD’de bu rakam 56. Bu durum ABD’yi kaygılandırdı. Bu sebeple Çin ile başlayan ve onun etrafında kaçabileceği ülkeler olan Asya Pasifik ülkelerinin her birine de tarifeler uygulamaya başladı” açıklamalarında bulundu. Bu gerilimin küresel ekonomide yaratabileceği sonuçlara değinen Kaya, “Serbest ticaretin, tarifelerle kısıtlanması tüm dünya ticaret hacminde ve ekonomik göstergelerde gerilemelere neden olur, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde. Ne yazık ki durum bizim lehimize dönünce oyunun kuralları değişti. Türkiye’nin en büyük ticaret partnerlerinin ekonomiyi küçültmesi ve çatışmadan etkilenmesi durumunda Türkiye’de de negatif etkiler gözlemleyebiliriz. Ancak bir yandan şanslıyız çünkü Türkiye en düşük tarifelerin uygulandığı ülkelerden biri ve Çin’in de üretimini buraya çekmesi lojistik olarak pek olası olmadığı için Türkiye’nin ciddi zarar göreceği bir durum beklenmiyor” dedi.

ZENGİN ETTİLER ŞİMDİ ŞİKAYETÇİLER

ABD Başkanı Donald Trump’ın seçmen kitlesinin küreselleşme karşıtı olduğunu hatırlatan Kaya, “ABD kendi yerel ekonomisini, yerli ve milli ekonomisini geliştirmeye yönelik adımlar atıyor. Bunu yaparken de aslında kendi seçmen kitlesi olan orta ve alt sınıfa yöneliyor. Tarife ve anlaşmalara baktığımızda otomotiv, tekstil, tarım alanında revizyona gidiyor. Bu nedenle aslında Trump’ın attığı adımlar hem kendi seçmen kitlesini mutlu edecek hem de ABD’ye üretimi tekrar getirecek hamleler. Fakat bu o kadar kolay olmayacak çünkü on yıllardır ABD, birçok konuda kendi üretim yapmıyor ve dışarıdan alıma gidiyordu. Bu sayede Çin gibi yoğun üretim yapan ülkelerin ABD’den ihracat yolu ile ciddi bir gelir kazanmasına sebep olmuştu. Zaten Batı bloğundaki asıl rahatsızlık da bundan kaynaklı elden kayıp giden hegemonik güç” ifadelerini kullandı.