Piyasada siyaset tedirginliği

Piyasada siyaset tedirginliği

CHP’li belediyelere yönelik operasyonların artması, yalnızca siyaseti değil, ekonomik piyasaları da etkiliyor. Son bir haftada Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanlarının gözaltına alınmasıyla birlikte operasyon yapılan CHP’li belediye sayısı 17’ye ulaştı. Ekonomistler, CHP’ye yönelik operasyonların genişlemesi sonrası piyasada olumsuz hava beklerken uzun vadede ekonomide kalıcı hasar uyarısı yapıyor. Ekonomist Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, kur tarafında hareketlenme beklese de 19 Mart’taki kadar güçlü olmayacağını belirtiyor. Geçen hafta Merkez Bankası, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla döviz piyasasındaki sert yükselişi izleyen haftada, yaklaşık 4 yılın ardından piyasaya ilk kez doğrudan müdahalede bulunduğunu açıklamıştı.

Eryılmaz, bu sefer MB’nin sürece daha hazırlıklı olduğunu vurguluyor ve “19 Mart’tan sonra piyasa algısını bozacak siyaset kaynaklı bir gelişme olmayacağı inancı vardı. Son operasyonla bu inanç kayboldu. Bu yüzden şirketler dövize yönelecek ama Merkez Bankası piyasaya hızla müdahale edecek, döviz satacak. Kaçınılmaz olarak rezervler azalacak. Ne kadar rezerv satacağı kritik önemde” diyor.

‘UZUN VADEDE KALICI HASAR’

Ekonomist Doç. Dr. Oğuz Demir’e göre ise piyasaların periyodik olarak dalgalanmasının yanı sıra Türkiye’de MB müdahalelerinin şeffaf olmaması da büyük sorun. Demir, “Merkez Bankaları bu rezervleri dış dünyayla olan ilişkilerde yaşanabilecek ekonomik ve uluslararası şoklar için, dış ekonomik ilişkilerdeki dengesizlikleri istikrara kavuşturmak için tutar. Bizde ise yaratılan bir krize harcanıyor. Bu da maliyeti derinleştirir” uyarısını paylaşıyor. Ekonomide istikrarın siyaset ve hukuka bağlı olduğuna dikkat çeken Demir, özellikle yabancı yatırımcının Türkiye’yi risk olarak gördüğünün altını çiziyor ve “Müdahalelerle kısa vadede denge yaratılsa da uzun vadedeki hasarlar kalıcı” diyor.

‘OLUMSUZLUĞUN İSTİKRARI’

Ekonomist Arda Tunca da “Bu siyasi iklimde reel sektörün öngörü yaparak planlamaya yönelmesi mümkün değil” derken MB’nin istikrarı sağlama kapasitesinin ciddi ölçüde zayıfladığını söylüyor. Türkiye’nin iç ve dış kaynak akışının sürekliliğini sağlamak için çok yüksek bir risk primi ödemek zorunda kaldığına değinen Tunca, olumsuz sürecin piyasalar tarafından öngörüldüğünü ve dolayısıyla 19 Mart sonrası gibi sert ve ani tepki beklemediğini söylerken “Beklentiler zaten negatif yönde şekillendi, adeta bir ‘olumsuzluğun istikrarı’ ortaya çıktı” diyor.

Tunca, “esas sorun” olarak şuna dikkat çekiyor: “TCMB, 2021-2023 döneminin irrasyonel politikalarının etkisinden hâlâ kurtulamadı. Söz konusu dönemde, para politikasının temel araçları yerine bankacılık sistemi üzerinde uygulanan yönlendirmelerle, verim esaslı reel sektör projelerine kredi kullandırılması engellendi. Bu da kaynak tahsisinin rasyonel ve üretken şekilde işlemesini durdurdu, finansal sistemin sağlıklı kredi mekanizması tıkandı. Bu politika yaklaşımı, bugün de büyük ölçüde devam etmekte.”