Son Dakika… Bahçeli’den ‘süreç’ kuruluna ait açıklama: ‘Önümüzdeki günler her türlü provokasyona açık!’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde sıkça gündeme gelen ‘suça sürüklenen çocuklar’ tartışmalarına ait yazılı bir açıklama yaptı. Çocukların hatayla özdeşleştirilmesinin yanlış olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Çocuk demek masumiyet demektir. Çocuktan katil olmaz, lakin katil yahut teröristin çocuk olarak gösterilmesi de çetin bir yanlıştır” tabirlerini kullandı.
Bahçeli, çocukların suça sürüklenmesinde ailevi, toplumsal ve çevresel zafiyetlerin rolüne dikkat çekti. İzmir Balçova ve Ankara Pursaklar’da yaşanan olaylara değinen Bahçeli, “Çocukların istismarı vahim ve yakın bir tehdittir. İç ve dış odaklar, çocukları istismar aparatı olarak kullanmaktadır” dedi.
“HER TÜRLÜ PROVOKASYONA AÇIK VE YATKINDIR”
Bahçeli, ayrıyeten açıklamasında ‘süreç’ kuruluna ait, “Önümüzdeki günler her türlü provokasyona açık ve yatkındır” sözlerini kullandı.
Bahçeli, açıklamasında şu sözleri kullandı:
“Son günlerde çocuk tetikçi, çocuk katil, çocuk hatalı, çocuk terörist üzere rahatsız edici tarif ve tasvirlere olağan dışı formda temas ve tesadüf edilmektedir. Problemin can sıkan bir öteki püf noktası çocukla cürmün devamlı yana yana getirilerek sistemli ve şiddetli propaganda taktiklerinin kesintisiz devreye sokulmasıdır. Bu durum esasen müstakbelin beşeri varlığını şuurlu yahut bilinçsiz olarak karalamak, bu çerçevede olası özgüven kayıplarını maskeli kavramlarla temin etmektir.
Bir sefer çocuk demek gerçek ve geniş manasıyla masumiyet demektir. Meriyetteki kanun kararları şimdi reşit olmayan, filli ehliyetlerini kullanmaktan hukuken muaf bulunan çocuklarla ilgili düzenlemeleri detaylı formda ihtiva etmektedir.
Dar ölçekte çocukları suça, kabahat işlemeye teşvik eden toplumsal, ekonomik, ruhsal, hatta maddi temelli hayatın gölgesi altında tıpkı kar üzere eriyen manevi ve moral kıymetlerdeki tasa veren aşınmanın objektif biçimde tahlil ve araştırmasının yapılması aciliyet kesbeden sıcak bir gündem bahsidir. Bilhassa bilinmelidir ki, çocuklar geleceğimizdir ve geleceğimizden taviz veremeyeceğimiz üzere tasarruf yapmaya hakkımız da yoktur.
“DİKKATLE VE DÜRÜSTÇE BAŞ YORMALIDIR”
Bir çocuğun katil ve teröriste dönüşmesine çanak tutan, bununla birlikte eline silah tutuşturulan kirli ortamın inşasına davetiye çıkaran çok değişkenli süreçlerin kombine ve kompleksiz gayret stratejisiyle ele alınması mecburiyet ötesi bir gereksinimdir. En başta anne ve babalar olmak suretiyle çocukların yetişmesinde, içinde yaşadığı topluma faydalı, birebir vakitte pak ahlaklı ve uygun insan olma gayesinin tesisine kadar sorumluluk zincirinde bulunan herkes ülkemizi meşgul eden müessif gelişmeler hakkında dikkatle ve dürüstçe baş yormalıdır.
Taşkın ve tarifsiz heyecanlardan mütevellit şuursuz münasebetlerin; sevgi ve hürmetten, ulusal ve manevi kıymetlerden mahrumiyet çekilmesine neden olan ailevi ve çevresel zafiyetlerin çocukları yalnızlığa ve yozlaşmaya sürükleyeceği tartışmasızdır. Çocukların istismarı vahim ve yakın bir tehdit olarak karşımızdadır.
İç ve dış ihanet bloğu kuvvet toplamak emeliyle uyguladığı geniş cephe stratejisine kullanıma ve kumanda edilmeye müsait çocukları bulup istismar aparatı olarak dahil etmektedir. Organize cürüm örgütlerinin, sokak çetelerinin, yabancı istihbarat sistemlerinin telkin, tezgah ve tuzaklarına kapılan çocukların ölümcül bir silaha dönüştüğü muhakkaktır.
Toplumsal şiddet sarmalındaki kaygı uyandıran artışa eşanlı olarak, sokakların terörize edilmesine yönelik kimi çevrelerin ağırlaşan istek ve iştahı maalesef çocukluk çağının hassasiyet ve kırılganlığını fırsat görmektedir.
“İŞLEDİĞİ CİNAYET HERKESİ VE HEPİMİZİ ALARMA GEÇİRMELİDİR”
İzmir Balçova’da bir polis karakoluna uzun namlulu silahla saldıran, bu nedenle iradesi, istikbali ve iffeti ele geçirilmiş 16 yaşındaki bir terörist, ayrıyeten Ankara Pursaklar’da yaşı şimdi 15 olan bir şahsın eften püften bir problemden ötürü işlediği cinayet esasen herkesi ve hepimizi alarma geçirmelidir.
Çocuktan katil olmayacağı üzere, katil yahut teröristin çocuk olarak tavzih ve tevili ise çetin bir yanlıştır. Hata işleyenlerin, bunu azmettirenlerin, ihmal ve kayıtsızlık gösterenlerin gözünün yaşına bakılmamalıdır.
Milletimiz olan bitenlerden ötürü derinden korkulu ve yaralıdır. Terörsüz Türkiye maksadı istikametinde emin ve mert adımlarla ilerleyiş kaydederken ulusal huzur ve asayiş ortamında gedik açmayı planlayan, bu kapsamda yumuşak karın arayan iç ve dış hasımlık odaklarına hangi sebepten olursa olsun taşeronluk yapan hiç kimseye tahammül gösterilmemelidir.
Önümüzdeki günler her türlü provokasyona açık ve yatkındır. Sivil itaatsizlik daveti yapan, yabancı medya organlarına utanmadan Türkiye aleyhine hayatı durdurma beyanatı veren, kaybettiği siyasi prestij ve ahlakı sokakların karanlığında arayan kriz ve kaos meraklıları bu provokasyon ikliminin arayış ve dileğindedir.
İçinden geçilen şu günlerde her seviyede uyanık olmak, önlem ve temkin içinde hareket edip dahili ve harici hasımlık salvolarına siyasi, tüzel ve ulusal direniş göstermek kaçınılmaz zorunluluktur. Özellikle (sosyal medya başta olmak üzere) Türkiye düşmanlarının farklı mecralara sızarak içimizden devşirdiği ya da devşirmek için el attığı suçlularla çaba kıran kırana sürdürülmelidir.
“ÇOCUK OLSA BİLE MÜSAMAHA GÖSTERİLMEYECEKTİR”
Türk milletinin hiçbir ferdi düşman safına giremeyecek, girene de şayet çocuk olsa bile müsamaha gösterilmeyecektir. İsmine hata sarmalı denilen, gitgide derinleşen hatalar ve artan hatalılar; muhtaçlık duyduğumuz yüksek standartlı insan profilinin eğitimini, uğraşlarını, mesailerini yavaşlatıyorsa, engelliyorsa yahut ortadan kaldırıyorsa elbette fertlere yönelik sırf kriminal bir taarruzdan kelam edilemeyecektir.
Bu durumda Türk milletinin bugünü ve geleceğine yönelik büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız demektir.
İnsanımızın, çocuklarımızın, ailenin ahlaken ve hukuken korunması için;
Eğitim kurumlarımızın ulusal ahlakı jenerasyonlara kazandırma eforları;
Sosyal hizmet ve güvenlik kurumlarımızın himaye ve şefkate yönelik icraatları;
Din işlerinden sorumlu ünitelerimizin sorunun (sözde) inanç alanını ikame etme çabaları;
Her düzeydeki yöneticilerimizin imdat bekleyenlere yönelik maddi yardımları ve manevi takviyeleri her türlü övgüye layıktır.
Giderek yaygınlaşan şiddet sıkıntısının öncelikle dört ayaklı tahlil boyutu olduğu herkesin az yahut çok malumudur.
Bunlardan birincisi, hatalıyı caydıracak, cürmü ve hatalıyı ortaya koyacak çalışkan ve fedakâr kolluk boyutu,
İkincisi, işlenen hataları değerlendirip muhataplarını hak ettikleri cezalara çarptıracak olan adalet boyutu,
Üçüncüsü, kabahat işledikleri mutlaklaşmış olanların cezalarını terbiye olduklarından mutmain oluncaya kadar toplumdan tecrit edilecekleri infaz boyutu,
Ve nihayet, hatası tanımlayan; hata, kabahat yahut kusurun hudutlarını, hangi suça hangi cezaların nasıl verileceğini belirleyen yasama boyutudur.
Sayıları artan ve tipleri çeşitlenen kabahat ve suçlulukla gayrette, bütün mesailerini insanımızın güvenlik ve iyiliğini sağlamak üzerine harcayan her insanımıza, özellikle Adalet ve İçişleri Bakanlığı personeline müteşekkir olmak lazımdır.
Bunların devletin kendilerine verdikleri yetki, sorumluluk ve yükümlülükleri özveriyle, bir ulusal görev sayarak ifa ettikleri yalın gerçektir. Şayet kolluğumuzun canı kıymetine meskenlerden, yollardan, hücrelerden birer birer topladıkları eşkıya ve caniler adliye koridorlarında bir vesileyle özgür bırakılacaksa,
Bunu;
“Masumiyet karinesi”
“Delil yetersizliği”
“Şahit eksikliği”,
“Kanunlardaki boşluk”
“Adli denetim şartı” üzere münasebetlerle açıklamak doğal olarak mümkün olmayacaktır.
Üstelik tekrar yakaladığımızı, bir sefer daha salacak, bunu on defa, onbeş sefer, yirmibeş defa tekrarlayacaksak; durum son derece kuşku uyandırıcı hal almaya başlayacaktır.
Bu çerçevede bahsettiğimiz bahis hakkında kapsamlı bir türel düzenlemeyi hemen öneriyoruz:
Önleyici kolluk ve caydırıcı adalet ideolojisinin tam işler hale gelmesi,
Av silahları dahil, yasa dışı ve yasal silah tarifi, kullanımı, taşınması, teminiyle ilgili süreçlerin düzgünce netleştirilip sonlandırılması,
İnternet mecrasında; görsel medya, yazılı medya ve toplumsal medya alanlarında cürüm ve hatalıyı özendiren, kışkırtan, tahrik ve motive eden bütün fiil yahut provokatif kelam, hareket ve niyetlerin tarif, tasnif ve tespitinin yapılması,
“YENİ YASAL ÖNLEMLERİN ALINMASI…”
Çocukların suça sürüklenmesini önlemek niyetiyle soruşturma, kovuşturma ve infaz kademeleriyle ilgili yeni yasal önlemlerin alınması,
15-18 yaş kümesindeki çocuklar için öngörülen ceza indirimlerinin yeni baştan kıymetlendirilmesi,
Çocukları hata işlemeye yönlendiren sokak çeteleriyle amansız gayretin biteviye sürdürülmesi,
Suçluların cürüm kanıtlarıyla birlikte ele geçirilmesi,
Adil, hakkaniyete bağlı, vicdanları kanatmayacak yargılamaların hukukun temel prensiplerine müzahir ölçüde hızla tamamlanması,
Kamuoyuna yerleşen “cezasızlık algısının” bütünüyle kaldırılması,
Yapanın yanına kar kalacağına dair yerleşmiş kanaatlerin kesinlikle yıkılması,
Devletin adalet dağıtmadığına ait ezberlerin yayılmasıyla yasadışı kişisel hak arama yollarına başvurulmasının engellenmesi teklifimizin ana başlıklarıdır.
“EN MAHREM ALANLARA KADAR NASIL SİRAYET ETTİĞİ BİLİNMEKTEDİR”
Milleti ve devleti buhrana sürüklemek, geleceğimize ipotek koymak isteyen FETÖ terör örgütünün en mahrem alanlara kadar nasıl sirayet ettiği bilinmektedir.
Bu prestijle hata, hatalı, suçluluk ve cezalandırma karmaşasını kaos üretmek gayesiyle istismar eden “yeni bir paralel yapının” ulusal bünyemize sızmış olup olmadığını derhal sorgulamak gerekmektedir.
Bunun yanında istihbarat atağıyla birlikte çok boyutlu ruhsal harekat kapsamında olup olmadığımız kesinlikle değerlendirilmelidir.
Geldiğimiz bu basamakta ahlaksızlığın, suçluluğun, hıyanetin, vicdansızlığın, namussuzluğun artışını, bizi bir ortada tutan pahalara musallat olan vaki tehditleri hukuken, sosyal/psikolojik/sosyolojik/ahlaki ıslahatlarla etkisiz hale getirmek tarihe ve millete karşı kaçınılmayacak misyondur.
On, yirmi, otuz kabahat kaydı olan mücrim ve müptezel zihniyetlerin ortalarda at koşturamayacağı,
Bu kategoride yer alanların hapisteyken aldığı müsaadeyle yarım kalan cinayetleri tamamlayamayacağı,
Attığı kurşun sıyırdığı için katil olmaktan kurtulup haftada bir imza ile gezemeyeceği,
Her gün bir yere saldırıp, kolluk güçlerinin sorumluluk alanının hitamında çıktığı mahkemeden elin kolunu sallayarak gidemeyeceği,
Ayrılmak istedi diye karısını, ayağında elektronik kelepçe ile gelerek öldüremeyeceği, öldüresiye dövüp kaçamayacağı,
Masumların endişelerinden meskenlerde saklanmayacağı; serserilerin sokaklarda fütursuzca gezemeyeceği,
Kimsenin ava gitmediği yerde, binlerce pompalı av tüfeğinin nasıl temin edildiğinin, hangi müsaadeyle taşındığının, neden ulu orta patlatıldığının yine ele alınacağı bir hukuk nizamı kesinlikle kurulmalıdır.
Düşman, nasıl toprağımıza ve varlığımıza göz dikeni tanımlıyorsa,
Canice ve canavar hislerle cürüm işleyenlerin, terörizmin ve dış düşmanların tetikçisi olanların ulusal kültürümüze, ulusal seciyemize, ulusal varlığımıza saldıranların iç düşman kümesinde toplanacakları unutulmamalıdır.
“GÖZ YUMAMAYIZ, ASLA DA YUMMAYACAĞIZ”
Kadınlarımızın, kız çocuklarımızın cinayetlerinin yanında İstanbul’da Ahmet Minguzzi, Mersin’de Hira Aygar, Balıkesir’de Cet Emre Akman Ankara’da Hakan Çakır ve Fatih Acacı isimli evlatlarımızın sönen ve söndürülen hayatlarına yenilerinin eklenmemesi için seferberlik ruhuyla harekete geçmek hepimizin boynunun borcudur. Yeni yüzyılın umutlarını ve istikbalimizin teminatlarını riske atamayız. Gelecek kuşaklarımızın çaresizliğine ve kaygıyla ihata edilmiş bir hayata sıkışıp kalmalarına göz yumamayız, asla da yummayacağız.”
