TÜSİAD ve ERG’den çarpıcı eğitim raporu: Fırsat penceresi kapanıyor
TÜSİAD ve Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) işbirliğiyle hazırlanan “Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitimin Bütçesi: Türkiye’de Eğitim Harcamaları” başlıklı rapora göre, demografik göstergeler, nüfusunun yaklaşık üçte biri 0-14 yaş grubu olan Türkiye’de, 2023’ten bu yana demografik fırsat penceresinin kapanma eğiliminde olduğuna işaret ediyor.
Raporda, 2026 yılında eğitime ayrılan kamu kaynaklarının, uluslararası eşik değerlere ulaşılması önceliklendirilerek okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılması, sosyoekonomik eşitsizliklerin azaltılmasına yönelik müdahalelerin artırılması ile başta yeşil ve dijital dönüşüm için olmak üzere nitelik artışını birlikte gözeten bir çerçevede planlanması gerektiğini vurgulanıyor.
Raporun tanıtımı için TÜSİAD Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, kız çocuklarının ve dezavantajlı öğrencilerin eğitime erişimi arttığında toplumsal gelir dağılımındaki eşitsizliklerin önemli bir kısmının telafi edilebildiğine dikkat çekti. Cumhuriyet dönemindeki eğitim seferberliğinin bunun en güzel örneği olduğunu söyleyen Turan, şöyle devam etti:
“Eğitim eşitsizlikleri azaltma, beceri kazandırma, rekabet gücümüzü artırma ve toplumsal kalkınma açısından kritik önemde. Demografik fırsat penceremiz kapanmadan öncelikle genç ve dinamik insan kaynağımızı en üst yetkinliklerle donatmamız gerekiyor. Eğitim sistemimizin dışında 600 bin çocuk var. Bunların arasında en büyük grubu 14-17 yaşındakiler oluşturuyor. Okulöncesini 5 yaştan başlayarak zorunlu eğitim kapsamına almalıyız. Ekonomide dünyada ilk 10 ülke arasında olmak istiyorsak eğitimde de ilk 10 ülke içinde olmalıyız.”
LABİRENTİN İÇİNDEYİZ
ERG Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Yıldırım, “Eğitimde bir labirentteyiz. Bunu kabul etmemiz lazım ki içinden çıkabilelim” dedi.
Sunumu, ERG kıdemli politika analisti ve rapor yazarı Özgenur Korlu tarafından yapılan rapordan bazı veriler şöyle:
– Türkiye’de eğitim harcamalarının yüzde 78.9’u kamu, yüzde 20.3’ü özel, yüzde 0.8’i uluslararası kaynaklar tarafından yapılıyor. Bu oranlarla Türkiye, eğitim harcamalarında kamunun düşük olduğu ülkeler arasındadır.
– Türkiye hanehalkı eğitim harcamalarının miktarı bakımından Fransa, İspanya ve İtalya’nın hemen arkasında. Ancak, Türkiye’nin 0-14 yaş nüfusu bu ülkelerden belirgin şekilde yüksektir.
– Türkiye’de kamu eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı (yüzde 2.6), hem üst-orta gelir grubu ortalaması (yüzde 4.9) hem de dünya ortalamasının (yüzde 4.5) altındadır.
– Kamu eğitim harcamalarının toplam kamu harcamaları içindeki payına bakıldığında ise Türkiye’nin oranının (yüzde 10.6) Eğitim 2030 Incheon Bildirgesi ve Çerçeve Eylem Belgesi’ndeki eşik değere ulaşamadığı görülüyor.
EN ÇOK YÜKSEKÖĞRETİME
Raporda, Türkiye’de eğitime ayrılan kamu kaynaklarının güncel durumu şöyle sıralanıyor: l 2023 yılı eğitim harcamaları verilerine göre, Türkiye’de kamu eğitim harcamalarının yüzde 7.0’ı okulöncesi, yüzde 19.1’i ilkokul, yüzde yüzde 19.0’ı ortaokul, yüzde 21.4’ü ortaöğretim ve yüzde 33,5’i yükseköğretim düzeyine ayrıldı. Kamu eğitim harcamaları genel olarak artmasına karşın yükseköğretimin ağırlığı sürüyor. Erken çocukluk dönemine düşük pay ayrılması; eğitime eşit ve adil başlangıç koşullarının sağlanması, öğrenme çıktılarına kalıcı yatırım yapılması ve sosyoekonomik farkların azaltılması hedefleriyle çelişiyor.
– Eğitime ayrılan kaynakların merkezi yönetim bütçesine oranı 2024’te yüzde 14.6, 2025’te yüzde 14.8’dir. GSYH’ye oran ise 2024’te yüzde 3.9 ile uluslararası alt eşiğe yaklaştı, 2025’te yüzde 3.5 seviyesine geriledi.
– Orta vadeli programa (2026- 2028) göre MEB’e 1 trilyon 943 milyar 515 milyon 746 bin TL tavan ödenek verildi. Bu tutarın tamamı tahsis edildiği takdirde MEB 2026 bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı yüzde 11.3 olacak
TEMEL EĞİTİME ÖNCELİK
Rapora göre demografik fırsat penceresi odaklı dağılım şöyle olmalı:
“Okulöncesi eğitim ve temel eğitim önceliklendirilmeli; 5 yaşta zorunlu ve ücretsiz erişim için bağımsız anaokulu yatırımları hızlandırılmalı, kademeler arası kaynak dağılımı okulöncesi lehine yeniden düzenlenmelidir. Tüm öğrencilerin temel becerilerde yeterli yetkinliklere sahip olması sağlanmalı, temel becerilerde üst düzey başarı gösteren öğrencilerin oranını artıracak müdahale programları önceliklendirilmeli ve öğrencilerin başarılarına olumsuz etki eden sosyoekonomik farklılıklar maliyet-etkili programlarla azaltılmalıdır. ”