Yükselen maliyetler ve daralan iç talep tekstil sektörünü çıkmaza sürükledi: Markalaşma hayal oldu

Yükselen maliyetler ve daralan iç talep tekstil sektörünü çıkmaza sürükledi: Markalaşma hayal oldu

Yüksek enflasyon, kur oynaklığı ve azalan tüketici harcamaları, Türkiye tekstil sektörünü zorlu bir darboğaza sürüklüyor. Küresel talep daralmasının da etkisiyle sektör temsilcileri, üretim gücünü korumakta zorlanırken markalaşma hedefleri şimdilik rafa kalktı.

Türkiye ekonomisinin en büyük ihracat kalemlerinden biri olan tekstil ve hazır giyim sektörü, 2025’e belirsizliklerle girdi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre yılın ilk 6 ayında sektörde 3 bin 298 firma faaliyetini sonlandırdı. Türk tekstil firmalarının bir kısmı üretimini yurtdışına taşırken Mısır’da faaliyet gösteren Türk tekstil şirketlerinin sayısı 200’ü geçti. Sorunların ancak “doğru müdahaleler”le aşılabileceğini belirten sektör temsilcileri, üretim vizyonunun çağın gereklerine uygun şekilde genişlemesi için öncelikle finansmana erişim sorununun ortadan kalkması gerektiğini vurguluyor.

Kileci: Destek şart TİM Başkanvekili, Tekstil ve Hammaddeleri Sektör Kurulu Başkanı Fikret Kileci, enerji maliyetlerinde üreticiyi destekleyecek mekanizmaların devreye alınması ve ihracatta rekabetçi pozisyonu güçlendirecek teşviklerin artırılmasının sektörün nefes almasında öncelikli adım olduğunu belirtiyor. Sektörün kendi içinde de dönüşüme yönelmesi gerektiğine dikkat çeken Kileci, artık sadece üretim gücünün yeterli olmadığını vurguluyor:

  • Sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve yüksek katma değerli ürünlere odaklanmak artık bir tercih değil, zorunluluk.
  • Türk tekstilinin dünyada bilinen güçlü markalara dönüşebilmesi için kalite, tasarım ve inovasyonu merkeze alan bir üretim anlayışını yaygınlaştırmalıyız.
  • Karbon ayak izini azaltma, su ve enerji verimliliğini artırma konusunda da yatırımları ve kaynakları doğru kullanmak gerektiği unutulmamalı.

‘BİLİNMEZLERLE DOLU BİR YIL’

Uludağ İhracatçı Birlikleri (UTİB) Başkanı Pınar Taşdelen Engin ise yılın 8 ayında birliğin ihracatının yüzde 6 azaldığını belirterek “Zorlu 2024’ün ardından bilinmezlerle dolu bir 2025 yaşıyoruz” diyor.

Savaşlar, siyasi ve ekonomik değişimler, AB’deki daralma, ABD’nin korumacı önlemleri, yeni güç dengeleri, tarife savaşları gibi çok sayıda denklemin planlamayı zorlaştırdığına dikkat çeken Taşdelen, ekonomik daralmayla tüketicilerin tekstil harcamalarından uzaklaşmasının da büyük bir etken olduğunu belirtiyor ve şunları sıralıyor:

  • Tekstil firmalarımız Ar-Ge ve inovasyonu merkeze alarak farklılaşma stratejileri geliştirirken yeni konjönktürü en iyi şekilde değerlendirebilmeleri için, kamu destekleriyle maliyetleri düşürme ve özel sektör-devlet işbirliğiyle rekabet gücümüzü artırma stratejileri büyük önem taşıyacak. l Özellikle KOBİ’lerimiz için uygun finansman imkânlarının sağlanması, sektörümüzün ayakta kalması ve büyümeyi sürdürmesi açısından kritik. Kur politikalarının da üretici ve ihracatçı dostu bir yapıya kavuşması gerek.
  • Markalaşma içinse ürünün hikâyesini, kimliğini ve hedef kitlesini belirlemek için ciddi pazarlama, reklam ve tasarım yatırımları gerekiyor ve bunların uzun yıllar sürekli olması gerekiyor. Enflasyonist ortamda ticaret stratejilerinde markalaşma geri planda kalıyor.