‘Zorunlu eğitim kısaltılmalı’ tartışmaları sürerken ERG raporu kız çocukları için tehlikeye dikkat çekti: Ortaöğretim haktır
İktidar da bazı çevreler de zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasını istiyor. Bu yöndeki tartışmalar sürerken Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından hazırlanan raporda, zorunlu eğitim süresinin uzatılması ile özellikle kız çocukların okullulaşma oranlarını artırdığı ve eğitime erişimde cinsiyet farkını azalttığı vurgulanarak “Ortaöğretim, devletin yükümlülüğü altında bir hak alanıdır. Bu hak, barınma, beslenme, ulaşım, öğrenme materyalleri, psikolojik danışma ve rehberlik gibi hizmetleri de kapsar” dendi.
“Keşif, gelişim, katılım: ortaöğretimin hak temelli dönüşümü için öneriler” başlıklı rapora göre, ortaöğretime ilişkin güncel tartışmaların, öğrencilerin eğitim hakkını odağa almak yerine, “disiplin sorunu” gibi tanımlarla sınırlandırılması; öğrencileri etiketleyen, dışlayan ve eğitim alanını daraltan bir yaklaşımı besleyebilir.
Eğitim ortamlarında yaşanan güçlüklerin, gençlerin bireysel, toplumsal ve duygusal ihtiyaçları tanınmadan, yalnızca davranışsal göstergelere indirgenerek ele alınmasının, çözüm yollarını sınırladığı ve sorumluluğu tümüyle öğrenciye yüklediği vurgulanan raporda, “Oysa bu sorunların ardında çoğu zaman sosyoekonomik eşitsizlikler, destekleyici olmayan okul ortamları, yapısal adaletsizlikler ve sınırlı ifade alanları yer alır” dendi. Raporda, ortaya çıkabilecek riskler şöyle sıralandı:
DIŞLAYICI VE TEMELSİZ
– Ortaöğretim tartışmalarının, “disiplin sorunu olan” öğrencilerin “diğer öğrencilerin hakkını engellediği” yönünde çerçevelenmesi, gençleri kategorize eden, dışlayıcı ve hak temelli olmayan bir söylemi meşrulaştırma riski taşıyor.
– Ortaöğretimin niteliği ve kapsayıcılığı üzerine yapılması gereken tartışmaların, teknik kurgular (örneğin yıl sayısı, zorunluluk) ya da pragmatik hedefler (istihdam, sanayiye ara eleman sağlama) etrafında daralması, gençlerin eğitim hakkının bütünsel biçimde değerlendirilmesini engelleyebilir.
ŞİDDET OLASILIĞI
– Eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması ya da süresinin azaltılması, özellikle kız çocuklar için çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik riskini ve çocuk işçiliğini artırabilir. Öğrencilerin örgün eğitimden erken kopmasına ve eğitim hakkının zedelenmesine yol açabilir. Eğitim dışında kalan gençlerin şiddet mağduru ya da faili olma olasılığı yükselebilir. Ayrıca, eğitimin dışında kalan çocuklar korumasız; istismar, ihmal, zorla çalıştırılma ve çeşitli sömürü biçimlerine açık hale gelebilir. Eğitim, yalnızca bireyin gelişimi için değil, aynı zamanda çocuğun korunması ve güvenliği için de kritik bir toplumsal mekanizmadır.
– Eğitimin niteliğini ve kapasitesini artırmak yerine erişimi sınırlayıcı düzenlemelere yönelmek, özellikle dezavantajlı grupların eğitim hakkını daha da kısıtlayabilir.
EŞİTSİZLİKLER DÜZELMİYOR
Raporda, “Ortaöğretime Geçişte Süreklilik Gösteren Eşitsizlikler” başlığı altında “Okullar arasındaki başarı farkları, öğrencilerin yerleştirme sistemindeki konumunu belirleyen başlıca unsur olmaya devam ediyor ve merkezi sınavların önemini artırıyor. Mevcut ortaöğretime geçiş sistemi, öğrencilerin bireysel potansiyelinden çok, ait oldukları sosyoekonomik çevreyi ve bu çevrenin eğitim olanaklarına erişimini yansıtıyor. Okullar arasındaki farklar, yalnızca öğrencilerin hangi okula yerleşeceğini değil; eğitim sürecinde nasıl bir deneyim yaşayacaklarını da belirliyor. Bu durum, eğitimde adalet duygusunu zedeliyor, öğrencilerin kendilerini yetersiz, dışlanmış ve başarısız hissetmesine yol açıyor” dendi.
9. SINIFA DİKKAT
Okul terki, devamsızlık, sınıf tekrarı ve açıköğretime geçiş gibi göstergelerin, eğitimde dışlanmanın en görünür belirtileri arasında yer aldığı vurgulanan raporda, bunların, öğrencilerin örgün eğitim sistemiyle bağ kurmakta zorlandığı alanlara işaret ettiği ve özellikle 9. sınıf, öğrencilerin örgün eğitimle temasının en sık kesildiği kademe olarak öne çıktığı hatırlatıldı.